1 Mart 2000 yılında aramızdan ayrılan Özay Gönlüm şurası muhakkak ki son elli
yıllık zaman dilimi içerisinde ülkemiz genelinde insanımız tarafından çok
sevilen ve unutulmayan Neşet Ertaş, Zeki Müren, Barış Manço gibi birkaç sanatçımızdan birisidir.
Özay Gönlüm ne yapmıştır da halkın
sevgisine mazhar olmuştur, milletimizin tamamına kendisini sevdirebilmiştir vb
soruların cevabını vermeden Özay Gönlüm’ü anlamak mümkün değildir. Çünkü sadece
ona övgüler düzmek, alkışlamak, ölüm yıl dönümlerinde törenler düzmek ve
bilinen beylik sözlerle övmek ne onu yüceltir ne de anlaşılmasını sağlar. Oysa Özay Gönlüm bir Türkiye gerçeğidir tam da
ülkenin geçirdiği sosyolojik evrimler içerisinde değer kazanmaktadır.
Özay
Gönlüm de Cumhuriyet dönemindeki tıpk Aşık Veysel, Neşet Ertaş, Barış Manço, Cem Karaca, Zeki
Müren gibi sosyal olayların merkezinde yer alan ve kendine özgü sanatçı kimliğiyle
toplumu çekip çeviren bir kimliğe sahiptir.
Aşık
Veysel
cumhuriyetin önem verdiği değerleri şiirine taşıyan ve rejimin olmasını
istediği değerleri özellikle radyoyla toplumun yeni buluştuğu dönemlerde insana
dokunan yanık sesiyle köylüyle ve halkla buluşturan onları sevimli hale getiren
özel bir kimliktir.
Neşet Ertaş özel icrası, sözleri ve
besteleriyle abdal müziğine toplum nazarında tarihsel süreç içerisindeki en
yüksek seviyede itibar kazandırmış özel bir isimdir.
Barış
Manço ve Cem Karaca
aynı dönemde aynı tarzda yaptıkları müzikle toplumla bütünleşmişler değişen
toplum katmanlarının simgesi olmuşlardır.
Zeki
Müren
Şarkıları ve konuşmalarındaki muhteşem Türkçesiyle devletin olmasını istediği
ortak konuşma Türkçesinin klasik bir
sesi olmuş, bu yanıyla sevilmiştir.
Özay
Gönlüm toplumun televizyonla buluştuğu ekranların başından ayrılmadığı bir
dönemde, köyden şehre göçün en yoğun yaşandığı dönemlerde toplumun yüzünü
güldürmede özel bir yere ve kimliğe sahip olmuştur.
Onun sesi özellikle Umman Ninenin
Mektupları seslendirmesiyle toprağın ve yurdun sesi olmuştur. Sade insan
televizyonlardan ilk defa kendisi gibi konuşan güler yüzlü bir sanatçıyla
buluşmanın huzuru ve sevincini yaşamış, onun şahsında kendisini köyden şehre
gelmiş köylü kimliğiyle değerli hissetmiştir.
1970
li yıllar ideolojinin, siyasal kavgaların, sanayileşmenin, iç göçün, öğrenci
olaylarının, ekmek kavgasının birbirine girdiği yıllardır. İşte onca karmaşanın
içerisinde ekranlarda bir gülen ve güldüren adam vardır: Özay Gönlüm…
Mehmet
Yılmaz’ın kaleme aldığı Umman Nineden Mektuplar’daki kurgular ve olaylarla toplumsal konuları tıpkı
tiyatrolarda olduğu gibi güldürürken düşündüren bir özle sunmasıyla dilden dile
dolaşmaya başlamış, her nerede okuduysa toplum can kulağıyla onu dinlemiştir.
Toplumun ilk kez tanıştığı plaklar, sinemalar, İzmir Fuarı, Radyo yayınları ve
de televizyon ekranlarında her nerede olursa olsun yer alışı tıpkı kış
ortasındaki güneş gibi, insanımızı ısıtmış, sevdirmiş ve de gönüllerinde yer
edinmiştir.
Özay
Gönlüm, toplumun sevgiye en çok muhtaç olduğu dönemlerde otuz yılı aşkın sanat
icrasıyla bu ihtiyaca cevap verdiği için bu kadar çok sevilmiştir. Çünkü onun yaşadığı dönem arabeskin
müzikte, sinemada, edebiyatta en ağdalı şekliyle toplumu ağlattığı bir
dönemdir. İnsanlar günlük hayatlarında zaten bin bir türlü sorunla
boğuşmaktadır. Aile ya da üç beş kişi bir araya geldiğinde Özay Gönlüm’ü
dinlediğinde onun türkülerinde, sesinde, sazında ve de konuşmalarında
dertlerini unutmakta, gülebilmekte ve de geleceğe umutla bakabilme konusunda
bir ışık yakalamaktadır.
Bu
bağlamda aslında Özay Gönlümlü yıllar müziğiyle, şiiriyle, sinemasıyla,
bütünüyle sanatıyla, sosyal ve siyasal olaylarıyla birlikte ele alınması ve
üzerinde sosyolojik anlamda akademik çalışma yapılması gereken yıllardır.
Bu
vesileyle Özay Gönlüm’ün şahsında sanatıyla toplumun önünü aydınlatan, yüreğini
ferahlatan, yüzünü güldüren bütün sanatçılarımızı saygıyla anıyoruz… Temennimiz
odur ki sanatçıların kıymeti sağlıklarında anlaşılsın, verilen değer ifadesini
bulsun…
Yaşayanlara sağlıklı ömürler önden gidenlere rahmetler dileğiyle. Muhabbetle.