Kime sorsanız “Gerçekten kendini biliyor musun” diye: size “O da söz mü ?, elbette biliyorum” diyecektir. Bu durum sayısız […]

 

Kime sorsanız “Gerçekten kendini biliyor musun” diye: size “O da söz mü ?, elbette biliyorum” diyecektir. Bu durum sayısız insanın kendini kandırmasından başka bir şey değildir.

Her bireyin ortak özellikleri vardır. Her birimiz sevilmek, ihtiyaç duyulmak, anlaşılmak, onaylanmak, yaşadığımızı ve insan olduğumuzu hissetmek isteriz. Bunlar için çeşitli iletişimlere gireriz.

Dost ve düşman kazanmak hayatımızın çeşitli dönemlerde önümüze çıkar. Bu işin sırrını Aristotales vermiştir. Diyor ki “Düşman kazanmak istiyorsan, kendini dostlarından üstün göster. Dost kazanmak istiyorsan, onların senden üstün olduğunu kabul et.” Büyük bir hayat tecrübeleri geçirmeden bu noktayı yakalamanın çok zor olduğunu işaret etmeliyim.

Öğrenmenin ve bilginin sonu yoktur. Öğrenmeyi bıraktığınızda gelişiminiz durur ve bilinçaltınızda evrene artık her şeyi gördüğünüzü, sizin için yeni bir şey kalmadığını söylemiş olursunuz. Bir kişinin kendine yapabileceği en büyük kötülüğü yapmış olursunuz.

Bazı insanlar hata yapmaktan çok korkarlar ve doğal sonucu olarak herhangi bir iş yapmaktan çekinirler. Bu hal ise, ilerlemenin ve gelişmenin ölümüdür.

Başkalarının senin hakkında ne düşündüğünü dert ettiğin zaman, onlar senin sahibin olur. Ancak kendi dışında bir başkasından onay alman gerekmediği zaman, kendine sahip olabilirsin. Ayrıca başkalarının seni sevmesine odaklanma. Sevginizi önce kendinize yöneltin.

Tanımadığın hiçbir şeyi değiştiremezsin. Ayrıca kendinden başkasına bir şey kanıtlamak zorunda değilsin.

Bazı insanlar kalabalıklarda bile yalnızdırlar. Bu sizi şaşırtmasın.

Şunu kimse asla unutmasın, Farabi’nin dediği gibi, erdemlerin en büyüğü ilimdir. Bunun dışında her şey dip nottur.

Zamanınızı nasıl geçirdiğiniz kimliğinizi ortaya koyar, hele kendi vücudunuza hayran olup onunla sürekli ilgileniyorsanız, siz vücudunuz değilsiniz, böyleyseniz, lütfen fark edin., mükemmellik yolunda adım atmış olursunuz.

her şeyin en güzeli, en lüksü, en modası, en büyüğüne sahip olma hırsınızı aştığınızda kamil insan olursunuz. Kafanızı en çok neye yorarsanız, ona dönüşürsünüz.

Son derece önemli olan bir bilgi ve inanç şudur: Kendisinin efendisi olan, başkasının kölesi olamaz.

Bir noktaya daha dikkat çekmek istiyorum. Yahudi asıllı olmasına karşın, Birleşik Krallık Başbakanlığı yapan Benjamin Disraeli şöyle demişti: “Geleceğimizi kendimiz hazırlar, sonra da ona kader deriz.” Bu yaklaşım özellikle bizim insanlarımız için son derece geçerlidir.

Her birey şunu mutlaka bilmelidir. İnsanlar sahip olduklarının toplamı değil, fakat henüz gerçekleştiremediklerinin ve sahip olabileceklerinin toplamıdır.

Napolyon “Mutlu olduğum zaman insanları anlıyorum sanmıştım. Oysa onları ancak felaket içinde tanımam mümkünmüş” demişti. Biz Türkler buna, dost kara günde belli olur deriz.

Çok yönlü kişiliği ve özellikle denizaltı araştırmalarını heyecanla takip ettiğimiz Jean Costeau “Büyük adamların heykelleri, hayattayken üzerlerine atılan taşlardan yapılır” derken, insanın aklına ilk büyük Atatürk geliyor.

Aklı olan herkes kendini sorgulamalıdır. Bundan sadece kendi ve kendine çeşitli boyutta bağımlı olanlar yararlanırlar. “Ben kendimi tanımam, ben kendimi sorgulamam” diyenler, “Ot geldim, ot giderim “ demektedirler.

Son sözü antik çağın ünlü filozoflarından Epictetos’a verelim. Büyük olasılıkla Denizli Pamukkale’deki antik kent Hierapolis’te köle olarak doğdu. Ama ilerde oradan ayrılarak filozofluğa kadar yükseldi. “Öküzlerle domuzlar konuşabilmiş olsalardı, konuları hep ot ve yem üzerine olurdu. Mideleri için yaşayan insanlar da onlardan farksızdır” demişti.

 

 


Bir Cevap Yazın