7 Aralık 2024 Cumartesi

BEN, SEN, O

Hüseyin Güdücü

19-01-2017
Bize yazmak için tıklayınız.


            Bir zen tapınağının arazisinde bulunan tarlaya, kabak ekmişler. Kabaklar olgulaştığı sırada, birbirileriyle tartışmaya başlamışlar. Bir kargaşa oluştuğunu fark eden, başrahip, olaya el koymak için tarlaya gitmiş.

            Tarlada kabakların iki gruba bölündüklerini ve hararetle tartıştıklarını görünce, “Hey kabaklar! Bir zen tapınağında kavga etmek de ne demek? “ diye bağırmış. Sonra da onları sakinleştirmek için, tapınakta rahiplerin yaptığı gibi, meditasyon oturuşuna getirmenin uygun olacağını düşünmüş ve “Hepiniz ayaklarınızı kıvırın, sırtınız dik vaziyette oturun,” demiş. Bunu yapınca kabaklar sakinleşmiş. Sonra Başrahip, “Herkes ellerini başının üstüne koysun,” demiş.

            Kabaklar ellerini başına koyunca, ellerine bir şey gelmiş. O anda kendilerinin aynı kökene bağlı olduklarını anlamışlar. ‘Biz aslında bir kökenden geliyoruz, sanki ayrıymışız gibi gruplara ayrılmışız, bu çok saçma. Biz biriz ve ayrıymışız gibi kavga ediyoruz,’ diye hayıflanmışlar.

            Bu hikayede olduğu gibi insanlar da bir kökenden geliyor. Hatta evrendeki tüm canlı ve cansız varlıklar bir bütünü oluşturuyor ve insan da bütünün bir parçası. Bugün bu görüşten öylesine uzaklaştık ki,  böyle düşünenler galiba sadece tapınaklarda kaldı.

            Bir bütünün parçası olduğumuzu mantığa kabul ettirmek pek kolay değildir. Çünkü mantık her zaman elle tutulur gözle görülür delil ister Biz, beş duyunun algılayabildikleri şeylere elle tutulan, gözle görülen delil diyoruz. Beş duyu dışında, kalbimizin hissettiklerine ne diyeceğiz? Telepati denilen şey nasıl izah edilecektir. Şimdilerde sözü edilen ‘elektrik aldım, alamdım,’ diye anlatılmaya çalışılan şey nedir? ‘Evrene mesaj gönderme,’ çabaları neyin nesidir?

            Bugün her insanın kafasından geçen düşüncelerin, bir duyguya dönüşerek, dışına yansıdığı ve bunu diğer insanların hissettiği biliniyor. Bazı insanların yanında olmaktan sıkıntı duymamız, bazı insanların yanında olmaktan hoşnut olmamızın nendi budur.

            Bir titreşim ile dışa yansıyan niyetimizi, diğer insanların hissediyor. Bu durumu insanlar arasındaki kozmik bağlarla izah ediyorlar. Yani bir insanın niyeti, diğerleri tarafından hissedilen bir titreşim yayıyor.  İşte bu nedenle, dünyayı değiştirmek isteyenin, önce kendisini değiştirmesi gerekiyor.

            Bizler, bir bütün olduğumuzu unutup, kendimizi, ben, sen, o diye tanımlıyoruz. Böylece bir birimizden ayrı olduğumuzu düşünüyoruz. O zaman bütünün hayrını düşünmek yerine kendi çıkarımızın hesabını yapıyoruz. Kendi çıkarını düşünen insanlar, sürekli diğerlerini tehdit eden titreşimler yayıyorlar. Günümüzdeki yüksek korku ve endişenin nedeni buradan kaynaklanıyor.



 

 

YORUM YAZ
BU YAZI HAKKINDA YAPILAN YORUMLAR
Okur yorumları, kişilerin kendi görüşleridir. Bu yorumlardan sorumlu değildir.
YORUM YAZ
Hüseyin Güdücü - Diğer Yazıları
Bütün Hüseyin Güdücü Yazıları