Diyojen bir ağacın altında, her
zaman olduğu gibi, çıplak vaziyette, sessizce oturuyormuş. Diyojen’i yalnız
başına gören bir hırsız çetesi, onu yakalayıp, köle olarak satmak istemiş. Onu
yakalayıp, bağlamak amacıyla, ellerinde urganla, ona yaklaşmaya başlamışlar.
Ancak ne tepki vereceğini kestiremedikleri için tedirgin olmuşlar. Onları gören
Diyojen; “Korkmayın yanaşın, sizinle dövüşmeyeceğim, gelin ve beni bağlayın,”
demiş.
Adamlar şaşırmış, yanına gelmişler, onu bağlamışlar ve köle pazarına doğru yola
çıkmışlar. Yolda Diyojen, “Beni neden bağladınız?” diye sormuş. Onlar da “Seni
köle pazarında satacağız, onun için bağladık,” demişler. Diyojen, “Bunun için
beni bağlamanıza gerek yoktu, söyleseydiniz sizinle birlikte giderdim,” demiş.
Çete reisi; “Doğrusunu istersen, bir insanın gönüllü olarak köle olmak
isteyeceği hiç aklımıza gelmedi,” demiş.
Diyojen gülmüş. “Ben özgür bir insan olduğum için bunu dert etmeme gerek yok,”
demiş. Çete elemanları, onun ne dediğini anlayamamışlar. Sonunda köle pazarına
varmışlar. O sırada Diyojen, kendinden emin bir ifadeyle; “Bir usta buraya
satılmak üzere geldi. Onu satın almaya istekli bir köle var mı?” diye bağırmış.
Diyojen, bir
çetenin elinde tutsakken, köle pazarında; ‘Bir usta buraya satılmak üzere
geldi. Onu satın almaya istekli köle var mı?’ diye bağırıyor. Bu kadar yürekli
olduğuna göre ölümden zerre kadar korkmuyor olmalı. O yüzden içinden geldiği
gibi özgürce davranıyor.
Özgürlüğün
önündeki tek engel korkudur. Kişi korkusuzluğu ölçüsünde özgürdür. Bütün
korkuların temeli ölüm korkusu olduğundan, ölüm korkusunu ortadan kalkmadan tam
özgürlük mümkün değildir.
Ölüm korkusunun en büyük nedeni, ‘Yeterince yaşayamadım, daha göreceğim pek çok
güzellik var,’ düşüncesidir. İnsanların hayal ettikleri güzellikleri vardır ama
ona bir türlü sıra gelmez. Güzellikler hep yarınlardadır. Üstelik de
yaşamak için değil de adeta ölmek için çabalıyorlar gibi davranırlar.
Eğer insanlar yarınlarda güzellikler yaşacaklarsa, bunca sigarayı kim
tüketiyor? Şişmanlığın hastalıklara davetiye çıkardığı bilinip dururken,
şişmanlığın gün gün artması nasıl izah edilir? Trafik kuralları hiçe sayarak
bunca kazayı yapanların amacı ne? Bunca cinayeti kim işliyor? Bunca düşmanlığı
kim körüklüyor. Bunca savaşı kim çıkarıyor? Her gün dünyada hiç uğruna bu kadar
insan nasıl ölüyor?
Ölümden korkup, ölüme koşar adım gitmek olsa olsa yaşamdan korkmakla izah edilebilir. Acaba çoğumuz ölümden değil de yaşamdan korkuyor olabilir miyiz?