Beynimiz, büyük bir kapasiteye sahiptir. İnsan hayatını kolaylaştırıcı harika
icatlar da yapabilir, nükleer bomba da. Beynimiz için hiçbir şeyin anlamı
yoktur, sadece mantık vardır bu yüzden doğru yönlendirmeye ihtiyacı vardır.
Erkek mantıklı
hareket ettiği ve güçlü olduğu için toplumsal düzen mantık üzerine kurulmuştur.
O yüzden, yüz yıllardır olduğu gibi günümüzde de mantık egemendir.
Mantık, şüphecidir,
kimseye güvenmez. Aynı zamanda kurnaz ve hesapçıdır. Bu yüzden, rekabet,
kıyaslama, yarışma, bir numara olma isteği çok fazladır. Mantık odaklı
insan açgözlüdür, tek amacı kazançlı çıkmak, galip gelmektir. Bu amaç için
barbarlaşmayı bile mubah görür. Mantık için kazançlı olmayan şeyler
değersizdir, onun için, ‘Aşk karın doyurmaz,’
der.
Kalp duygusal aracımızdır. Duygular kalpten hiçbir hesap yapmadan aniden doğar
ve çok hızlı hareket ederek kendini hissettirir. Başkalarının beklentilerine
göre hareket etmez, şimdi sırası mı demez. Her şeyin hesabını yapan
mantık, aniden doğan duyguyu kontrol edemez ama vaziyeti idare etmek için, onu
gizleyebilir.
Kalp güvendir, şüphe nedir bilmez. Yarın endişesi diye bir şey tanımaz. Eğer
toplum düzeni kalbe göre kurulmuş olsaydı, insanı öldüren silahlar icat
edilmez, asla savaş olmazdı. O her zaman aşk, güzellik, zarafet peşindedir.
Kadın kalp odaklı,
erkek mantık odaklıdır. Gerçi her erkeğin içinde bir kadın, her kadının içinde
bir erkek yan vardır. Kalp odaklı kadın ile mantık odaklı erkek, farklı dilden
konuştukları için birbirini anlamaları zordur.
Mantığın peşinden
gidersen kazanç var ama aşk, zarafet, güzellik yok, kalbin peşinden gidersen
kazanç yok. Mantık; aldığı eğitimden, gündemden, modadan etkileniyor ve
ona göre bir yol tutturuyor. Kalp; mevcut durumu değerlendirerek bir duygu
üretiyor. Kalbin ürettiği duygu, bazı hormonsal mekanizmaları harekete
geçirerek, vücudu bir tepkiye hazırlıyor. Kişi kendi tecrübelerine göre bir
tepki veriyor.
Öyleyse insan
kalbini mi, yoksa mantığını mı dinlemeli?
İnsan kalp,
mantık ve bilinçten oluşuyor. Kalbinden gelen duyguları, mantığından gelen
değerlendirmeleri gözlemeli ve olan bitenin farkına varmalıdır. Ne kadar çok
şeyin farkına varırsa bilinci o kadar gelişecektir. Bilinç gelişince kalp ve
mantığın uzlaştığı yolu bulacak ve yaptığı içine sinecektir.