Zekâ; insanın beş duyu yardımıyla elde ettiği verileri, anlama, kavrama, muhakeme etme, sorunları çözme, bağlantıları görme, yaratıcılık ve sezgi yetilerinin toplamıdır. Akıl; zekânın yetilerinden bazılarını kendi, amacına uygun kullanan bölümdür.(Akıl ve Zekânın pek çok tanımı olsa da, ben bu tanımı beğendim.) Bir benzetme yapmak gerekirse, zekâ internet, akıl ise interneti amacına göre kullanandır.
İnsan; genetiğine, yaşadığı yöreye, aldığı eğitme, günün modasına uygun olarak bir hayat tarzı benimsiyor. Kişi, tarzına uygun hedefler belirliyor. Bu hedefler, zekânın hangi yönde kullanılacağını tayin ediyor. Günümüzde insanların ekseriyeti, kazanç ve güç talep ettikleri için, aklını bu yönde kullanıyorlar. Bu yüzden, günümüzde, güç ve kazanç sahiplerine akıllı deniyor.
Bugün akıllı dediklerimize, aslında kurnaz demek daha doğru bir ifade olacaktır. Zira kazanç ve güç elde etmenin tek yolu kurnaz olmaktır. Kurnazın aklındaki tek soru; ‘Bu durumdan nasıl yararlanabilirim?’ olduğundan, gizli bir çıkarı olmadığı kişilerle iş birliği yapmaz. ‘Herkes aynı gölden su alıyor,’ diye hesap ettiğinden başkalarından daha fazla pay kapma peşindedir. Ona göre, vakit nakit olduğundan hırslıdır ve acelecidir. İşlerinde sorunlar, engeller ya da zorluklar çıkarsa, işler beklediği gibi gitmezse, kendilerine saldırılmış hissederler ve tepki gösterir. Karşılaştıkları sorunlardan asla kendilerini sorumlu tutmadıkları için çözüm aramak yerine başkalarını suçlarlar.
İki kurnazın bir biriyle ilişkisini bir düşünelim. Her ikisinin de gizli gündemi bir birinden yaralanmaktır. Böyle bir ilişkide iki yüzlülük, vefasızlık, merhametsizlik, insan kullanma, köprüyü geçene kadar ayayı dayı demek, vb ne gibi insanı satmak adına ne isterseniz vardır.
Bu günkü kuşağa, zekânı güç ve kazanç elde etmek için kullan diyen atalarımız, kendi yaşadıkları sıkıntıları biz yaşamayalım diye böyle söylemiş. Maşallah hepimiz atalar sözü tutmuş ve kurnazlığı benimsemişiz. O yüzden az kurnazlara erdemli bile diyoruz.
Kurnazlık, ortak zekâdan ayrılmış, herkesin kendini kurtaracağını söyleyen akıldır. Kurnaz olmak belki kişiye kazandırıyor gibi görünebilir ama insanlığa, bütüne bir şey kazandırmadığını hepimiz bal gibi biliyoruz. İnsanlığın kazanması, hepimizin kazanmasıdır diyen, zekâdır. Zekâsını kullanan insan, kendine; ‘Dünyaya ne katkı sunabilirim?’ diye sorar.
Sanırım şu hikâye olayı iyi özetliyor.
İhtiyar bir adam ağaç dikiyormuş. İhtiyarı gören bir delikanlı, “Kolay gelsin ihtiyar, ne yapıyorsun,” diye sormuş. İhtiyar, “Meyve ağacı dikiyorum,” demiş. Delikanlı, “Ah ihtiyar ah! Sen sanki bu ağaç meyvesini yiyecek kadar yaşayacak mısın bakalım,” demiş. İhtiyar da, “Dikmişler yedik, dikelim, yesinler, evlat” demiş. Burada delikanlı aklı, ihtiyar da zekâyı temsil ediyor.