7 Aralık 2024 Cumartesi

İDEAL İNSAN

Hüseyin Güdücü

21-12-2016
Bize yazmak için tıklayınız.


                Hindistan’ın bilge krallarından Raca Dhoj’un, mahiyetinde, dünyanın en büyük şairlerinden biri olan Kalidas’ın da, olduğu otuz bilge bulunurmuş. Bir gün, bir adam, kralın huzuruna çıkmış, “Kralım, ben otuz dili ana dilim gibi konuşabiliyorum. Sizin mahiyetinizde otuz bilge var. İşte yanımda bin altın getirdim. Kim benim ana dilimi bilirse, bu altınlar onundur. İddiaya girip bilemeyenden de bin altın isterim,” demiş. Kral kabul etmiş. Her gün bir kişi adamın ana dilini tahmin ediyor ama hiç biri, bir türlü bilemiyormuş.

 Kral, o zamana kadar sessiz kalan Kalidas’a , “Sen bir şairsin, şair kelimeleri çok iyi bilir. Sen neden yarışmaya katılmıyorsun?” demiş. Olanları izlemeyi tercih eden Kalidas, en sonunda yarışmaya katılmaya karar vermiş. Kral ve tüm bilgeler toplanınca, adam huzura çağrılmış. Huzura gelirken bir merdivenden çıkılıyormuş. Adam merdiveni çıkıp son basamağa ulaşınca, Kalidas adamı kuvvelice aşağı doğru itmiş. Aşağı yuvarlanmaya başlayan adam, öfkeyle Kalidas’a bir şeyler söylemiş. Kalidas, “İşte senin ana dilin bu!” demiş.

Çocuğa anadili ile birlikte, nasıl ideal bir insan olacağı da öğretiliyor. İdeal insan dediğiniz, toplumun beğeneceği bir gibi olmak. Buna uygun olarak, çocuğa;  korkularını, aç gözlülüğünü, öfkesini, bencilliğini, cinsel iştahını gizlemesi gerektiği, neye güleceğini, hatta nasıl güleceğini,  neyi ayıplayacağı, nelere hassasiyet göstereceğini öğretiyorlar. Kısacası neyi nasıl algılayacağı, hangi etkilere hangi tepkileri vereceği, bir bir öğretiliyor. Böylece çocuğa bir kişilik giydirilmiş oluyor.  

Toplum tarafından giydirilen bu kişiliğe göre yaşayan birey, kendi doğal halini bir kenara bırakarak kendisine öğretilen ideal kişi gibi görünmeye gayret ediyor.  Öfkelendiğinde, öfkesini bastırıyor, aç gözlü olduğunda bunu gizliyor, kıskançlığını belli etmiyor, korkusunu dile getiremiyor vb. Kişi ideal insan gibi görünmek için asıl içinden geçeni gizliyor yani iki yüzü davranıyor. Oysa hırs, öfke, şehvet, üzüntü, kıskançlık, açgözlülük insana has, masum duygulardır. Kötü olan bu duyguların etkisiyle başkalarına zarar vermektir. 

İdeal insan rolünü oynayan kişi, kiminle karşılaşsa, içinden geldiği davranmak yerine o kişinin beğenisine uygun davranmak durumunda kalıyor. Sanki kendisi uzaktan kumanda edilen bir cihaz ama kumandası başkalarının ellerinde.  Bu duruma halk arasında,  ‘Davul kendi boynunda, tokmak başkalarının elinde,’ derler.

Böyle bir insan duygularını bastırmayı başardığı sürece kendini ideal insan olarak gösterebilir. Eğer kontrolünü kaybedecek kadar öfkelenirse, işte o zaman hikayedeki gibi ideal insan gider ve foyası meydana çıkar.

İdeal olmak uğruna doğasından vazgeçenler, duygularını bastırarak yok edemiyorlar. Bastırılan duygular insanı huzursuz, mutsuz, hasta ediyor. Kişinin ideal uğruna yaptıklarının kendine hayrı olmadığı gibi, ikiyüzlü davrandıklarını herkes gördüğü için kimseye de yaranamıyorlar.


 

YORUM YAZ
BU YAZI HAKKINDA YAPILAN YORUMLAR
Okur yorumları, kişilerin kendi görüşleridir. Bu yorumlardan sorumlu değildir.
YORUM YAZ
Hüseyin Güdücü - Diğer Yazıları
Bütün Hüseyin Güdücü Yazıları