Ünlü psikiyatr Freud, karısı ve çocuğu birlikte bir parka gitmişler. Çocuklarını oyun parkına bırakıp, karı koca yürüyüşe çıkmışlar. Uzun bir yürüyüşten sonra, oyun parkına geldiklerinde, çocuğun orada olmadığını görmüşler. Akşam kararmak üzereymiş. Çocuğun kaybolduğunu düşünen anne telaşa kapılmış.
Freud, “Dur, sakin ol. Sen çocuğa, ‘sakın şuraya gitme,’ gibi bir tembihte bulundun mu?” diye sormuş. Karısı, “Evet! Sakın parktaki havuza yaklaşma, dedim,” demiş. Freud, “O zaman çocuk kesinlikle havuzun yanındadır. Hemen oraya gidelim,” demiş.
Havuzun başına vardıklarında, çocuğu orada bulmuşlar. Karısı, “Burada olacağını nereden bildin?” deyince, Freud, “Bu basit bir psikolojidir. Yasaklar her zaman çekici olmuştur,” demiş.
Yasağın amacı, olası bir tehlikeyi önlemektir. Amacı çok masum olduğuna göre yasak, insanın hayrına gibi görünür. Belki ilk yasaklar masumdu ama günümüzde böyle değil.
Yasağı güçlüler koyduğu için, neyin ‘tehlike’ olduğuna da onlar karar veriyor. Gerçek tehlikelerin yanında, insanı kontrol altında tutmak amacıyla pek çok şeyi tehlike saymışlar. Günümüzde, insanın, doğal dürtüleri, insanca talepleri, olağan insan hakları dahi tehlike sayılabiliyor. Örneğin; aşık olmak yasak ediliyor. Aşık olan insanın içinde bir şeyler kıpırdıyor. İçindeki kıpırtı ile dağları delecek kadar enerji hisseden birine, o kıpırtıyı bastır, deniyor. Yasağa uyup arzusunu bastıranlarda, bu arzu dinmiyor aksine daha cazip hale geliyor ve daha da büyüyor. Öyle bir zaman geliyor ki, bastırılmış bu arzu ya saldırıya, ya da kılık değiştirerek öfke patlaması ile cinayete bile dönüşebiliyor.
Doğasına uygun olmayan yasaklar nedeniyle, içi kıpır kıpır eden insanın aklı, bu kıpırtıyı bastırma mücadelesi veriyor. Aklı ile bedeni, sanki rakipmiş gibi birbiri ile mücadele ediyor. Kendi doğasına karşı mücadele eden bir insana ‘ Allah başka bir zeval vermesin,’ demek lazım.
İnsanın doğal arzularını tatmin edecek bir yaşam sürmesine müsaade edilmelidir. Yoksa doğal arzuları tatmin olamamış bir insan, asla sükunete kavuşamayacaktır. Bugün, hastalıkların büyük çoğunluğunun, bastırılmış arzuların sonucu olduğu kabul ediliyor. Yasaklayarak, bastırarak arzular yok edilemediği gibi daha cazip hale geliyor. Ne pahasına olursa olsun arzularını bastırmaya çalışanlar ya hasta oluyor ya da sapkın davranışlara sürükleniyor.