TDK sözlüğüne göre, tamah etmek; açgözlü davranmak. Günlük kullanımda; ölçülemeyecek miktarda arzu, doymazlık, aşırı hırs, manasına gelir.
Tamah, tüm toplumların, bütün dinlerin adeta lanetlediği bir tutumdur. Buna rağmen hala güncelliğini korumaktadır. Tamah nereden gelir, insanlar buna neden ihtiyaç duyarlar:
Birincisi; iştah ve şehvet insanın en güçlü, en yaşamsal dürtüleridir. Bu dürtüler en kısa zamanda doyuma ulaşmak için sürekli uyarı gönderirler. Bu güdülerin etkisine kapılanlar doyumu engelleyen kişiye, duruma, eyleme öfkelenirler. Arzu e öfke gücü birleşince kişinin aklı başından gider. Akıl devre dışı kalınca kişi kendini kontrol edemez, hırsın tamahın kölesi olur. Bu yüzden arzu ve öfke gücüne nefs, şeytan denmiştir. Doyurulması uygun olmadığı veya mümkün olmadığı hallerde bu dürtüler bastırılır. Bastırma uzun sürerse hasta eder, daha uzun sürerse bir patlama yaşanabilir, kişi cinnet geçirebilir.
İkincisi; toplum başarıyı çok yüceltiyor, adeta kutsallaştırıyor. Başarı dedikleri; daha fazla güç, daha fazla mülk sahibi olmak! Açık veya örtülü biçimde, başarılı olmayan mutlu olamaz, başarısızlar; beceriksiz, basiretsiz, salak, aptaldır, deniyor. Bu toplumsal mutabakat yüzünden herkes en azından el gün yüzüne bakabilmek, birazcık hürmet görebilmek için başarıya odaklanıyor. Bunun için hırslanıyor, tamah ediyor hatta saldırganlaşıyor. Tamah aklını baştan alınca, ‘amaca ulaşmak için her yolun mubah’ olduğuna inanıyor. Bu hale gelince akranlarını, rakiplerini bir nesne, bir düşman gibi görüyor. Gözü dönmüş vaziyette ‘Vur kır parçala bu maçı kazan’ diyen, erdem tanımayan bir canavara dönüşüyor.
Üçüncüsü; ekonomik, siyasi istikrarın olmadığı yerlerde, felaket anlarında yarına güven kaybolur, korku egemen olur. Bu ortamda Devletin yapamadığını kişi kendisi yapmaya çalışır. Yarınını güvence altına almak için hırslanır, tamah eder.
Çoğunluk haz için yaşar. Arzularını doyurmak, mani olana haddini bildirmek ister. Cennet vaatleri bile bunlara doludur. Tamah etmek çok, hep daha çok isteme hastalığıdır. Bu yolun yolcuları, tamam, yeter, dur durak bilmezler. Her an kazanmak, rakibini galebe çalmak arzusu sürekli gerginlik yaratır.
Haz olmadan olmaz, keyfini çıkaracak kadarı kafidir. Hiç olmazsa akıl başta kalmalıdır. Aklı başta tutmanın yolu tamahtan gönül ehline terfi edebilmektir.
Gönül ehli; kanaat eder, elindekiyle yetinir, kaza belaya sabırlıdır, şikayet etmez. Gönül ehli; güç, mal mülk isteğinin tamahın huzur getirmediğini bilir. Kendine yatırım yaparak, olanı biteni daha derinden kavramaya çalışır.