Başlık harika bir özet olmasına rağmen bu konuyu irdeleyelim. Bazı insanlar duygularını, düşüncelerini, hissettiklerini anlatamazlar. Bunun nedenlerine bakalım:
Birincisi, benim duruşum, halim tavrım iç dünyamı yansıtıyor. Görmek isteyen, beni önemseyen beni anlar, diye düşünmek.
İkincisi, şimdi halimi arz etsem beni çıt kırıldım gibi görür, güçsüz sanır, beni yanlış anlar. Yanlış anlarsa bana saygısı sevgisi azalır, belki de beni terk eder, korkusu.
Üçüncüsü: görgüsü böyledir. İçindeki duyguları mahrem ve gizli tarafı olarak görür ve korumak ister. Belki de duygularıyla baş etme yöntemi budur.
Kendini ifade edemeyen kişiler hiç şikayet etmeyen güçlü kişiler gibi görünürler. Aslında hayır deme gücünü bulmayacak kadar güçsüzdürler. Onaylanmaya herkesten fazla muhtaç oldukları için kendinden istenen her şeyi çok severek yerine getirmeye hevesli görünürler. Yaptıklarının karşılığını hiç olmazsa takdir edilerek almazlarsa çok üzülürler ama yine de ses çıkarmazlar. Herkesin işine yaradıkları için çevrede çok iyi insan diye nam salarlar.
Bir de bunların öteki ucundakiler, benmerkezciler vardır. Bunlar çıkarı olmadan kılını kıpırdatmazlar. En ufak bir engellenme karşısında öfkelerini dışa vururlar, pervasızca kırar yıkarlar. Bunlar da iş görmez, nakıs, kötü insanlar olarak anılırlar.
Kendini ifade edemeyenler bir uçta benmerkezciler öteki uçta yer alırlar. Her ikisi de abartılıdır. Bunun bir ortası, dengesi vardır normal insan ortaya yakındır.
İyi insan diye nam salanların, dilleri sustuğu için bedenleri konuşmak zorunda kalır. İfade edilemeyen, görmezden gelinen, bastırılan duygular yok olmaz aksine büyürler. Belli bir seviyeye ulaşınca beden bazı belirtilerle isyanını göstermeye çalışır. İlk belirti boğazda düğümlenmedir. Daha sonra olayın şiddetine göre karın şişliği, hazımsızlık şikayetleri baş gösterir. Eğer kişi bedeninin isyanını duyamazsa o da sesini daha çok yükseltmeye yani daha ağır hastalıklara başvurur. Bunların çoğu bu hastalıkların, dilin susmasından kaynaklandığını bir türlü anlayamazlar. Bu yüzden hastalanır ve erken ölürler. Bizler de ‘Zaten iyiler çok yaşamaz,’ deriz.
Duyguları dile getirmek illa ki biriyle konuşmak demek değildir. Günlük tutmak, yastıkları döğmek, spor yapmak, sanatla uğraşmak vb. gibi etkinlikler de aynı işe yarayabilir. Herkes kendi meşrebine uygun bir çözüm bulup kendini ifade etmenin bir yolunu bulmalıdır.