Dedeleri uyurken torunlarının aklına bir muziplik gelmiş. Usulca yanına yaklaşıp bıyıklarına kötü bir koku sürmüşler. Dede uyanınca kokuyu duymuş. ‘Bu oda kötü kokuyor ‘ demiş ve odadan evin salonuna geçmiş. Bir de bakmış ki yine o aynı kötü koku, evin bahçesine çıkmış. Yine aynı kokuyu duyunca sanırım bizim evde bir koku var deyip sokağa çıkmış.
Sokakta aynı koku, parkta aynı koku, gittiği her yerde aynı kokuyu duyunca, ‘Bütün dünya kokuyor’ demiş.
Hikayedeki dede, kokunun kendinden geldiğini bir türlü anlamamış!
Derdine derman arayan kişi de ilk önce kendine bakmalıdır. Nedenine gelince; dert denilen şeylerin kaynağı zihindir. Şöyle ki:
Herkesin düşünme, buna bağlı olarak değerlendirme şekli kendine özgüdür. Zira hassasiyetler farklıdır. Hassasiyetler çocuklukta edinilmiş temel bilgilerle kazanılır. Zihin bu hassasiyetleri göz önüne alarak akıl yürütür. Akıl yürüterek bir hüküm verir. Hükme göre davranır ve duygulanır. El cümle kişinin zihni olan biteni yorumlayarak ya olağan görür ya da olağanüstü. Olağan gördüğüne nötr kalır, olağanüstü gördüklerine derecesine uygun tepki verir.
Hassasiyetleri yüksek olanların bol miktarda ‘meli, malı’ sı vardır. Yani şu şöyle olmalı, bu böyle olmalı gibi. Bu insanların sınırları keskindir. Neyin nasıl yapılacağına dair keskin kuralları kaideleri vardır. Bunların dışına çıkamazlar. Başka türlüsü içlerine sinmez. Bir başka deyişle esneyemezler.
Kuralları keskin olanların taleplerini karşılamak, onları tatmin etmek pek kolay değildir. Esneklik gösteremedikleri için vara yoğa tepki gösterir, her şeyden şikayet ederler. Hikayedeki dedenin kokunun kendi bıyığından geldiğini bilemeyip dünya kokuyor dediği gibi, sorunun kendi zihninden geldiğini bilemezler.
Sıkıntı, üzüntü, acı olgunlaştırıcıdır derler. Bunun nedeni, kişi bu duyguları yaşamaktan yorulduğunda; ‘Acaba herkes kötü bir tek ben mi iyiyim? Yoksa hata ben de olabilir mi?’ diye sorabilir. Bu soruyu sorduğunda, çektiği sıkıntının kendi zihninden kaynaklandığını fark edebilir.
Bunu fark ettiğinde derdine derman bulmaya çok yakındır. İnsan ya zihninin kurbanı olarak olağan akış ile amansız mücadele edecek, ya da zihnini değiştirerek huzura kavuşacaktır.