Çeşitli alanlarda çalıştıysanız, çeşitli yöneticilik görevlerinde bulunduysanız ve kaliteye odaklıysanız çok çeşitli ve farklı konulara ayrıntılı bakış kazanıyorsunuz. Eğitim öğretim hayatınızda çok iyi rol modelleriniz olduysa, aileniz ilkeli ise hak, hukuk ve etik değerleriniz sağlam oluyor.
Ancak gerçek hayat farklı modeller, tutum ve davranışlarla dolu…
Çalışma hayatıma başladığımda, üniversitede öğretilenlerin çoğuna uyulmadığını gözledim.
Sivil toplum çalışmalarımdan da gözlemlediğim kadarıyla aynı şekilde işlerin tanımlanmış sistematik ile yürütülmemesi yaygın.
Örneğin, proje odaklı yol almaya alışılmadı. Bütçe için hibeye başvurulacaksa proje yapılıyor.
Genel olarak planla, uygula, kontrol et, iyileştir yaklaşımı bulunmamakta. Hele bir başlayalım, ilerledikçe bakarız. Yaklaşımı yaygın.
En önemli nedenleri şunlar: Okuma alışkanlığı yok. Neyi öğrenmeliyim? sorusu sorulmuyor. Temeli öğrenmeden işlerin kulak dolgunluğuyla yürütülmesi alışkanlığı var… Temel ilkeler diye bir kavram net anlaşılmamış gibi…
Değişime kapalı bir toplumuz. Bu yaşta bunları öğrenmeme gerek yok diye düşünen çok.
Yaygın olan tutum ve davranışlar şunlar:
Yönetici oluyor, yönetim biliminin varlığından haberi yokmuş gibi davranıyor.
Bilgisayar kullanıyor, bilgisayar okuryazarlığı konusunda hangi yetkinliklere sahip olduğunu sorgulamıyor.
Sağlık hizmetlerinden yararlanıyor, sağlık okuryazarlığı konusunda hangi bilgilere ve yetkinliklere sahip olması gerektiğini öğrenmiyor.
Temiz olmalıyız diyor, temizlik kavramı hakkında bilgisi bulunmuyor.
Kurumunda, kaliteyi sürekli iyileştiriyoruz diyor. Çalışanları kalite yönetimi sistemi ilkeleri konusunda açıklama yapamıyor. Kurumunda hangi kalite araçlarını kullanıyorsunuz diye soruyorsunuz? Kullanmayı bırakın, listeleyemiyor bile…
Birçok şey uyguluyor, neden uyguladığı konusunda bilgisi yok.
Oy veriyor, geleceğini garanti edene vermek konusunda bilgisi yok.
Bilgi teknolojilerini ve ürünlerini kullanıyorum diyor. Donanım ile yazılım arasındaki farkı bilmiyor.
Veriye dayalı karar alıyorum diyor. Veri tanımını yapamıyor. Veri türlerini bilmiyor. Anlamlı bilgi çıkarma ilkelerini bilmiyor. Bilgi teknolojisi ürünlerini sınıflandırıp sayamıyor.
Atatürk’ün izindeyim diyor. Atatürk’ün 100 yıl önce yaptıklarını nasıl yaptığını anlayamıyor.
Öğrenmiyor. Öğrendiklerim bana yeter diyor. Yetmediğinin farkında olamıyor.
Nedenini düşündünüz mü? Değişime kapalı bireyleri çoğunlukta olan bir toplum olduğumuzdan olabilir mi?
Gelişmiş ülkelerde devletler ve bazı kamu kurumları halkını eğitmek için alan veya sektör okuryazarlığı kursları açmakta…
Sağlık okuryazarlığı, dijital okuryazarlığı, elektronik sağlık okuryazarlığı, bilgisayar (donanım, yazılım), veri okuryazarlığı… gibi çok sayıda sektör veya alan okuryazarlığı var.
Öğrenme yolları çok fazla. Ancak öğrenmeyi istemek gerekiyor.
Bilmesi gerekeni bilmeyenlere ve öğrenmeyenlere, gelecekte yer olmayacak.
İyi bir hafta diliyorum.
Sağlıklı, Sevgi ve Saygıyla kalın.