İlişki; kişileri birbirine bağlayan bağ, yakınlık, dostluk. Taraflar birbirinin sevgisini, ilgisini talep ettikleri için ilişkiye girerler. Bir başka ifadeyle ötekinin gözünde arzulanan, aranan biri olduğunu görmek isterler. Bu amaçla yola çıkanlar genellikle hüsrana uğrar. Hüsranın nedeni:
Birincisi, insan eksik bir varlıktır. Bu eksikliği eşinin dostunun ilgi ve sevgisi ile tamamlayacağını sanır. Eş dost bunu kucaklarda taşısa, pamuklara sarsa bile bu eksiklik tamamlanamaz. Zira eksikliğin tamamlanması demek, arzunun sona ermesi, arzunun sona ermesi ise ölüm demektir.
İkincisi, insanlar hakikatleri kelimelerle anlatmaya çalışırlar. Bir tarafın seçtiği kelime ile kastettiği manayı karşı tarafın tam ve doğru anlama olasılığı çok zayıftır. Örneğin, bir taraf bardak dediğinde ince belli çay bardağını kastediyorken, karşısındaki su bardağı anlayabilir. Hele işin içinde ima, ironi, mecaz varsa işler iyice karışır.
Üçüncüsü, ilişkilerde illa ki karşılık beklenir. Hiç beklemiyorum diyenler bile en azından bir teşekkür beklerler. Çok bekleyenler ‘Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez’ hesabı güderler. Fakat ne yazık ki hemen hiç kimse, beklediğini bir türlü bulamaz. Kime sorsanız o dünyaları vermiş bir türlü karşılığını görememiştir.
Dördüncüsü, iki insan arasındaki ilişkide en az altı kişi olduğu varsayılıyor. Örneğin bir kadınla bir erkeğin ilişkisinde; kadın, annesi ve babası, erkek, annesi ve babası olmak üzere altı kişidir. Her iki taraf da bu ilişkiye örnek aldıkları kişilerin etkilerini yansıtır.
Beşincisi, herkes normal değildir. Nevrotik olanlar, kişilik bozukluğu olanlar, depresyonda olanlar, ağır ruhsal ve bedeni hastalığı olanlar pek normal davranmazlar. Bunlar kendi özel ruh hallerine göre abartılı tepkiler verebilir, insanüstü şeyler bekleyebilirler.
Altıncısı, tecrübe, kültür, olgunluk ideolojik farklılıklar, cinsiyet işin rengini çok değiştirir. Genç bir insanın eşinden, dostundan arkadaşından beklediği şeyler başka, tecrübeli birinin beklediği şeyler bambaşkadır.
Yedincisi, insanlar duruma uygun davranırlar. Her insan çıkarını önceler, bencildir, bazı saldırganlık duyguları taşır, toplumun onaylamadığı arzular duyar. Bu yanlarını ayıplanma, dışlanma korkusuyla gizler. Bu yüzden kimse kimsenin içini tam olarak bilemez.
Bu kadar çok unsurun belirleyici olduğu ilişkide çatışma kaçınılmazdır. Ayrıca hiçbir insan karşısındakinin eksiğini kendisini adasa bile tamamlayamaz. İlişkiyi sürdürmenin yolu; kendi eksikliğini tamamlama vazifesini başkasına ihale etmeden, ölçülü bir çatışmayı olağan görüp, tarafların bireyselliğini zedelemeyecek mesafeyi korumaktan geçer.