23 Nisan 2025 Çarşamba

TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ -1

Fatma AYTEKİN

03-02-2024
Bize yazmak için tıklayınız.

Toplumsal cinsiyet eşitliği, erkek ve kadının kamusal ve özel yaşamın tüm alanlarına eşit ve yetkinleştirilmiş şekilde katılımını ifade eden bir insan hakları kavramıdır. Kişilerin insanlık onuru ve hakları açısından eşit olduklarını; kadınların ve erkeklerin eşit hak, fırsat ve imkânlara sahip olması gerektiği düşüncesini ifade eder. Toplumsal cinsiyet eşitliği en basit tanımı ile kadınların ve erkeklerin hayatın her alanına eşit olarak katılabilmelerine olanak sunulmasıdır. Bu, bireylerin her alana ait yeteneklerini özgürce geliştirip sunabilecekleri toplumsal ortamın sağlanması ve bu ortamın sağlanması için bütün toplumsal önyargı ve engellerin ortadan kaldırılması ile mümkündür. Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını anlayabilmek için bu konuyla ilişkili bazı kavramları da incelemek gerekiyor. Öncelikle cinsiyet ve toplumsal cinsiyet iki ayrı anlam ifade ediyor. Cinsiyet doğuştan gelir. Ancak cinsiyetin toplumsal kültüre uygun bir biçimde geliştirilmesi ve kadınla erkeğe yıllar boyu süre gelen şekilde rol ve sorumlulukların yüklenmesiyle oluşturulan roller ve kalıplara toplumsal cinsiyet denir. Toplumsal cinsiyetin getirdiği bu roller dinamiktir; içeriği zamana, topluma ve kültüre göre değişir.Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının doğmasına neden olan yaklaşımın temelinde ayrımcılık ve alt katmanında ise cinsiyetçilik yatar. Ayrımcılık, belirli bir grubun, sahip olduğu doğuştan gelen veya sonradan edinilmiş kültürel özellikleri ya da farkları nedeniyle, ayırt edilmesi ve toplumun geri kalan kısmından bilinçli olarak uzaklaştırılması ve dışlanması anlamına gelir. Ayrımcılık eğer cinsiyete göre yapılıyorsa, bu cinsiyetçilik olarak tanımlanır. Cinsiyetçilik ise bir cinsin diğerinden üstün ve hiyerarşik olarak yukarıda tutulmasıdır. Özetle, birbirine bir zincir olarak bağlı olan bu kavramlar son halkada temel bir insan hakkı olan cinsiyet eşitliğine ulaşır.  Günümüzde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında ilerleme kaydedilmesine rağmen, dünyanın dört bir yanındaki kadınlar ve kız çocukları hala, ekonomik ve sosyal olarak erkekler ile eşit haklara sahip değildir. Türk topulumunda kadın haklarını ele almak için öncelikle tarihimizi iyi incelememiz gerekir. İslamiyet öncesi Türklerde kadın büyük ölçüde erkekle eşittir. İlk Türk Devletlerinde devletin başı Hakan, eşi Hatun ile devleti beraber yönetmiştir. Hatta erkekler ile birlikte savaşlara bile katılmıştır. Bu durum Dede Korkut boylarında açıkça belirtilmiştir. Eski Türk boylarında kadına verilen önemin ön planda olduğu dönemlerde İslamiyet öncesi diğer ülkelerde ise kadının insan sayılmadığı, (Çin) koca istediği zaman kadının satıldığı, (İngiltere) kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü, (Arabistan) yılandan, zehirden daha fena gözle bakıldığı, (Hindistan) kadınların ruhsuz sayıldığı, (Rusya) gibi devletlerde kadına insanlık dışı davranışlar görülmektedir.  

Devam Edecek

YORUM YAZ
BU YAZI HAKKINDA YAPILAN YORUMLAR
Okur yorumları, kişilerin kendi görüşleridir. Bu yorumlardan sorumlu değildir.
YORUM YAZ
Fatma AYTEKİN - Diğer Yazıları
Bütün Fatma AYTEKİN Yazıları