BEKLENTİ  

Hüseyin Güdücü

04-01-2024
Bize yazmak için tıklayınız.

            İnsanoğlu doğduğunda bakıma muhtaçtır, bir bakım veren bekler. Acıktığında bakım verenin kendini mümkün olan en kısa zamanda doyurmasını bekler. Anneyi emerse doymaktan haz alır. Haz almayı öğrendiği için her acıktığında emmeyi arzu eder ve hazza ulaşmayı bekler.  

            Beklentide başrolde öteki vardır. İnsanlar her daim bir başkasının bir şey vermesini, bir şey yapmasını, bir şey gerçekleştirmesini bekler. Öncelikle Tanrı’dan, anneden, babadan, eşten, sonrasında akrabadan, arkadaştan, dosttan beklenir.  Beklenen gerçekleşirse, kişi haz duyar, sevinç duyar, sever. Gerçekleşmezse; hayal kırıklığı yaşar, üzülür, acı duyar, öfkelenir, nefret eder, hınç duyar, kin duyar gücenir, içerler vb. Bebek doyurulmayı, korunup kollanmayı annesi veya onun yerine geçen bakım verenden bekler. Bakım veren özenliyse bebek acıktığında hemen memeye ulaşmışsa hayatın güvenli bir yer olduğuna inanır. Özensiz ise korkar, kötü muamele görürse örselenir.  

            Örselenen çocuklar örselenme derecesine göre sevgi ve güven eksikliği duyarlar. Bu eksiklik kişinin bütün hayatını kökünden etkiler. Böyle kişiler tüm yapacaklarını bir gram şefkat, yarım gram sevgi ve güven için yaparlar. Adeta bunu telafi edebilmek için ötekilerden onay dilenirler. Bunun için para kazanır, güçlü olmak ister, kariyer yapar, tanınır olmaya çalışır, yardıma koşar vb.   

            Zaten hayatın kendisi bir kaygı nedenidir. Bir de üstüne insanın biyolojisi ile toplum kuralları arasında kalma kaygısı yaşar. İnsan biyolojik yanıyla, acıkınca doymayı, susayınca su içmeyi, barınmayı bürünmeyi, cinsel birleşim isteyince tatmin olmayı arzular. Arzular en kısa zamanda hazza ulaşma beklentisi oluşturur. Hazzı her isteyen istediği şekilde yaşamaya kalkışırsa, toplum düzeni oluşamaz. Bu yüzden toplum hazza ulaşmanın kurallarını belirler. Kişi arzularına göre yaşasa ayıplanır, kınanır, suçluluk duyar, toplum kurallarına göre yaşasa biyolojisini feda etmiş olur. Sonuç olarak kişi iç dünyası ile dış dünyası arasında, başka bir deyişle olan ile olması gereken arasında sıkışır kalır.  

            Zihin arzusuz olamaz. İnsan yaşadıkça arzusu buna nazaran beklentisi olacaktır. ‘Şu hedefe bir ulaşayım başka hiçbir şey istemiyorum’ diyeler, heveslerinin çok kısa sürdüğünü tecrübe etmişlerdir. Arzuların heveslerin bir sonu olmadığını, arzunun gerçekleşmesinin sabahleyin güneşin doğması kadar sıradan olduğunun farkına varmak işi değiştirir.  

Bunu fark edenler, acıdan kaçınarak yaşmak uğruna sıradan yaşama razı olmazlar.  Tüm duyguların insanca olduğunu, hüzün ve acının insanı insan yaptığını anlarlar. Bu sayede güçlenirler. Güçlüler beklenti sarmalının ötesinde bir yaşama adım atarlar.  

YORUM YAZ
BU YAZI HAKKINDA YAPILAN YORUMLAR
Okur yorumları, kişilerin kendi görüşleridir. Bu yorumlardan sorumlu değildir.
YORUM YAZ
Hüseyin Güdücü - Diğer Yazıları
Bütün Hüseyin Güdücü Yazıları