12 Aralık 2024 Perşembe

YARGILAMAK

Hüseyin Güdücü

14-12-2023
Bize yazmak için tıklayınız.

           Yargılama; bir şey için şöyle ya da böyle olduğu konusunda görüş bildirmek. İnsanlar diğerlerini yargılamaya çok istekli görünüyorlar. Belki yargılama bir dereceye kadar masum sayılabilir ancak kişinin kendi görüşünün gerçek oluğu iddiası anlaşılır değildir.  

            Yargılayan, gördüğünü kendi zihniyle kritik edip onun gerçekliğine uygun bir çıkarımda bulunuyor. Acaba zihin dünyayı, dışarıyı, olan biteni anlamaya muktedir midir? Bir kere doğru bir yargıya ulaşmak için mevcut bilgilerden yola çıkılıyor. Zihindeki bilgilerin doğru olduğundan emin olunabilir mi? Bilim bile gerçek ve değişmez doğruya ulaşamıyor. Çünkü bilim geliştikçe dün doğru dediğine bugün yanlış diyebiliyor. Bilimsel bilgiden bile emin olunamazken zihnindeki bilgilere güvenerek yapılan yargının gerçek olma ihtimali bile yoktur.  

            İnsanın hayata dair bildiklerinin tümü kusurlu varsayımlara dayalıdır. Örneğin Tanrı var mıdır, yok mudur? Tanrının varlığı da, yokluğu da kanıtlanamaz olmasına rağmen kimisi vardır, kimisi yoktur diyor. Kant mealen;  ‘Bu soruya cevap bulmaya insanın aklı yetmez’ diyor. Buna rağmen var diyenler de yok diyenlerden kendi görüşlerinin gerçek olduğunu iddia ediyorlar. Bunu gerçek kabul edip ona göre yaşıyor, buna dayanarak yargıda bulunuyorlar! Bu yüzden Tanrı vardır veya yoktur demek sonuçta bir kabul, bir önyargıdır. Ön yargılar hayatı anlamamız için basamak kurduğumuz verilerdir. İnsanlar bir sürü önyargıyı üst üste koyarak, aralarında kendi bilgisine tecrübesine göre bir ilişki kurarak kendince bir bütünlük kuruyor. Böylece dünyayı yorumlamaya çalışıyor. İnsan buna mecburdur, başka türlü yapamaz.  

            Kendi kabullerine dayalı bir yaşam sürenler, önyargılarının yanlış olabileceğini akılda tutmazsa, bağnazlaşırlar. Tüm alternatif düşüncelere kendini kapatırlar. Bu insanlar genel kabul görmüş toplumsal ön yargılara tutunarak risk almadan, statükocu olarak yaşarlar. Riskten kaçınmış olur ama kendini konumlandırma imtiyazından feragat etmiş olurlar. Oysa statükoyu reddedenler sürekli arayış içinde olacak ve yeni düşüncelere erişeceklerdir.  

            Anlaşılan o ki; zihindeki doğru, gerçek sanılan şeylerin neredeyse tamamı sadece önyargı. Bunları oluşturan temel bilgiler ise ebeveynlerimizden öğrendiğimiz kulaktan duyma bilgiler. Yargılayanlar bunları gerçek kabul edip kriter alıyorlar. Öyleyse yargılayanı ciddiye almak pek akıllıca görünmüyor. Zaten yargılayanlar söylediklerini kendilerine söylüyor, kendini ikna etmeye çalışıyorlar. Nedenine gelince, herkes içten içe kendi bilgilerinden şüpheleniyor. Hele çok farklı bir bilgi ile karşılaşırsa sarsılıyor. Kendi bilgisinden şüphelenmek, sarsılmak zoruna gittiği için kendini onaylama ihtiyacı duyuyor. Farklı düşüneni kınayarak, yargılayarak kendini onaylamaya çalışıyor. Böylece sarsılmaktan kendini korumaya çalışıyor. 

YORUM YAZ
BU YAZI HAKKINDA YAPILAN YORUMLAR
Okur yorumları, kişilerin kendi görüşleridir. Bu yorumlardan sorumlu değildir.
YORUM YAZ
Hüseyin Güdücü - Diğer Yazıları
Bütün Hüseyin Güdücü Yazıları