Bir sıkıntısı olana, teselli vermek için, ‘zaman her şeyin ilacı,’ derler.
Derler denmesine de, acaba gerçekten öyle midir?
Bu
mesele, fiziksel ve ruhsal olarak ayrı ayrı ele alınmalı.
Fiziki
olarak, şahsın hafif yaralanması ya da tedavi edilebilir bir hastalığa
yakalanması halinde zaman ilaçtır. Çünkü şahıs, makul bir zamanda, tam şifaya
kavuşur.
Ruhsal
sıkıntılarda, zaman, tam şifa sağlayabiliyorsa yine ilaçtır. Ancak bu durumda
zaman, çoğunlukla tam şifa sağlayamıyor. Örneğin; bir insan, kendinden güçlü
biri tarafından haksız ve onur kırıcı bir muamele görmüş olsun. O anda yaşanan,
kızgınlık, üzüntü, hayal kırıklığı, çaresizlik vb gibi duyguların acısı, bin
birim olsun. Zamanla bu olayı kabullenip acıyı sıfırlayabilenler için, zaman,
ilaçtır. Zamanla, bin birimlik acı, azala azala on birime kadar düşse
bile, eğer sıfırlanmazsa ilaç sayılmaz.
‘Daha
ne olsun canım, zamanla acı iyice azalmış işte,’ diyenler, sıfırlanmamış bu
olayın, insanın başına nasıl bir bela açtığını fark edemiyor olmalı. Zira
insanın içine, olayı her hatırlandığında, acı salan bir odak yerleşmiş oluyor.
Hatta kişi bazen olayı bilinç dışında hatırlıyor ve içini bir acı kaplıyor ama
o bu acının nedenini bilemiyor. Bu duruma, ‘Geçmişin yükünü taşımak,’ deniyor.
Geçmişin
yükünü taşıyanlar, eski olayları hatırladıkça olayı yeniden yaşıyor ve böylece
zihinleri geçmişle meşgul oluyor. Otalama insanın bu şekilde onlarca olayı
vardır. Bunların insanın zihni nasıl meşgul ettiğini, nasıl bugünün gündemi haline
geldiğini çoğumuz tecrübemizle biliriz. Bu insanın geçmişte yaşamasına sebep
olur.
Geçmişin
yükünden kurtulmak isterken, bir gün, bu yaşananların eksiği tamamlanacak
umuduyla yaşayanlar da, geleceğe odaklanır. Bu sefer bugünün gündemi gelecek
olur. Akıl bir geçmişi bir geleceği düşünmekten bu günü, bu anı kaçırır.
‘Zaman
her şeyin ilacıdır,’ diyenler, yaşanmış duygusal acıların zamanla
kabullenileceğini varsayıyorlar. Ne yazık ki çoğunlukla bu olamıyor, olay
hafızada kayıtlı kalıyor. Kayıtlar ara ara bilince sızıyor ve sorun devam
ediyor.
Yaşanan
bir olayı kabullenmeyenler, yaşamın akışına müdahale edebileceğini
varsayanlardır. İnsanın, hayatın akışına, müdahale edebileceğini sanması, büyük
bir yanılgıdır. İnsan bunun farkına varabilirse, ‘hayatın akışı böyledir,’
diyecek ve zaten geriye zerre tortu kalmayacaktır.