İnsanın önceliği kendisi mi olmalı, başkaları mı? Kimine göre kendisi kimine göre çevresidir. Peki, kişinin kendim dediği şey nedir acaba?
İnsan, kendini; ötekinin gözünde gördüğü şey olarak kabul ediyor. Yani ötekinin gözünde gördüğü manaya ‘ben’ diyor. Buna göre şekil alıyor, buradan motive oluyor, bütün hesaplarını buna göre yapıyor. En büyük gıdası olan sevgiyi, saygıyı ötekinden bekliyor. Bu yüzden ötekinin gözüne girmeye, onun beklediği gibi olmaya, onun ilgisini çekecek dil üretmeye çalışıyor. Zenginliği, itibarı, bilgiyi, şanı, şöhreti sırf bunun için istiyor.
‘Ben’ denilen şey ötekinin arzuladığı olmaktır. ‘Ben’ kişinin içinde taşıdığı ötekidir. Yani ‘ben’ yabancı bendir. İnsanın birinci amacı içindeki yabancı beni tatmin etmektir. Tatminini sağlayan şey, başkalarının gözünde var olduğunu, onlar tarafından talep edildiğini görmektir. Bunu göremeyenler yetersizlik ve paramparça olma hissine kapılırlar. Bir insan için bu hisler ölümden beterdir. Bu yüzden bu hislerle karşılaşmaktansa yabancı bene tutunmayı yeğler. Buna tutunabilmek için yeni anlamlar, yeni çıkışlar arar bulur. Bulamadığında bu boşluğu haz verici şeylerle doldurmaya çalışır.
Çocukluğunda travma yaşamış olanların, eziklerin, sonradan görmelerin başkalarının gözünde kendini görmeye daha çok ihtiyacı oluyor. Bu yüzden servetlerini göstermek için şatafata, debdebeye başvuruyorlar. Amaçları birilerinin ağzının suyunu akıtmak, güçleriyle korku salmaktır. Ancak bu amaca ulaştıklarında zengin, güçlü olduklarına inanabilirler.
Bir gün büyük bir yıkımla karşılaşanlar, kendine yabancı olduklarını, yaşamlarını bu gerçeğin üstünü örtmek için planlamış olduklarını anlayabilirler. Anlayamayanlar sürekli mutlu olacaklarını umdukları bir hedef belirleyerek yoluna devam ederler. Şu olunca mutlu olacağım, bu olunca diyerek yabancı beni tatmin etmeye çalışırlar. Hani ‘Çiftçinin karnını yarmışlar da kırk tane gelecek sene çıkmış’ derler ya aynı o hesap. Kırk yıldır olmayan şeyin gelecek sene olmasını bekleyerek ömürlerini tüketirler. Böyle bir yaşamı tercih etmek buna razı olmak kişinin kendinin bileceği iştir. Buna yanlış ya da doğru demek kimseye düşmez. Zaten gördüğüm kadarıyla herkesin kendine göre bir yaşam denklemi var. Ben döndüm dolaştım baktım ki, benim için en iyi yol bu deyip kendi denklemine sarılıyor. Yalancı beni tatmin ederek yaşamak, sürekli geçeğin üstünü örtmek olduğunu görenler, gerçek beni bulma sevdasına düşüyorlar. Bu sevda onları yavaş da olsa gerçeğe götürüyor.