Nasıl biri olacağımızı, doğduğumuz aile ve çocukluk yıllarında yaşananlar büyük ölçüde belirliyor. Çocukluğu katı bir disiplin altında geçenler, diğerlerinin onayı için yaşarlar. Yeterince ilgi görmeyenler başkaları tarafından fark edilmeyi çok önemserler. Zor bir çocukluk geçirenler değerli olmak, değer görmek için deli olurlar. Bu benzer şeylerle kişi bir öz programa sahip oluyor bu sonuca göre çekim yasası işliyor.
Örneğin başkalarının onayı için yaşayan biri, yine onay için yaşayan birini çekiyor. Yani kişi karşıdan her ne bekliyorsa, aynı şeyi bekleyen birini çekiyor. Böylece bir birinin onaylanma ihtiyacını giderip yaralarına merhem oldukları için kafa dengi oluyorlar. Karşılıklı kazan kazan prensibi ile mevcut yaralarından gocunarak yaşamayı tercih ediyorlar. Bu tercih, onaylanma ihtiyacının sürmesine, kişinin bir yanının eksik kalmasına, sürekli başkalarına muhtaç olmasına sebep oluyor.
Evrende ‘Her şey zıddıyla tamamlanır’ diye bir yasa daha vardır. Onaylanma ihtiyacı olanın karşısına her zaman onun gibiler çıkmaz. Yaralı olduğunun farkına varabilmesi için zıtlarını da çeker. O insanlar bunun yarasını kaşıyacak, kanatacaktır. Bu karşılaşmalarla yarasını fark edenler yaralarını onarmaya, bütün olmaya, evrenle bir olmaya doğru yol alacaklardır. Gelişip değiştikçe olgunlaşacak, kimseden bir şey beklemeden onlara yararlı olacaktır. Bu seviyeye gelenler tıpkı kendi gibi olanları çekecektir.
Çekim yasasının aslı budur.
Ben gelişip değişemiyorum, bu işin bir kolay yolu yok mu, parayı veren düdüğü çalamıyor mu, diyenler; avcılar için iyi bir av olurlar. Avcılar işi kolaylaştırmak için çekim yasasını biraz saptırarak anlatırlar. Şöyle ki; evrende her şey enerjiden ibarettir, düşünce de bir enerjidir. Öyleyse düşüncenizin frekansı, benzerlerini mıknatıs gibi çeker. Olumlu düşün, evrene olumlu mesaj ver, istediğin olur diyorlar. O zaman zenginlik, başarı, güç gibi kavramları düşünür kendine çekebilirsin. Olumsuz düşünürsen olumsuzu çekersin diyorlar. Bu teoriyi ispatlamak için istisnai bir örnek gösterip genelleme yapıyorlar. Başaramayanları çekim yasasını doğru uygulayamamakla suçluyorlar. Çekim yasasına göre asıl olan kişinin bilincinin ürettiği düşüncedir. Avcılar kişiye olumlu düşünceyi monte ederek, aslında kişiye ait olmayan düşünce ile sonuç alınacağını öne sürüyorlar.
Yaşamını güzelleştirmek isteyenler, ilk önce kendisiyle sonra yedi düvel ve yetmiş iki milletle barışabilmelidir. Bunu yapabilenler, kendi gibileri hayatına çeker, yaşamını cennete çevirirler.