Genç bir adam yolda giderken, yaşlı bir kadına rastlamış. Genci tanıyan kadın,
“Size bir şey soracağım, babanıza bir şey mi oldu acaba? Artık toplantılarımıza
katılmıyor da merak ettim,” demiş. Genç adam, “Evet babam bir süredir hasta
yatıyor,” demiş. Yaşlı kadın, alaycı bir gülümseyişten sonra, “Hastalık sadece
bir düşüncedir. Babanız hasta olduğunu düşünüyor. Bizim grubumuzun görüşlerine
göre, ruh hasta olamaz. Babanıza bunu hatırlatın, onun hastalığı sadece
düşünceden ibaret,” demiş.
Üç hafta kadar sonra, genç adamla yaşlı kadın yeniden karşılaşmışlar. Yaşlı
kadın, “Baban hala toplantılarımıza katılmıyor. Ne oldu yoksa benim mesajımı
ona iletmediniz mi?” diye sormuş. Genç adam, “ İlettim efendim ilettim ama
babam şimdi de öldüğünü düşünüyor! Babama, ölümün sadece bir düşünceden ibaret
olduğunu, aslında ölmediğini söyledik ama onu ikna edemedik. O öldüğüne o kadar
inanmıştı ki, onu mezarlığa götürüp gömmekten başka çare bulamadık,” demiş.
Öncelikle
düşüncenin bir sonuç olduğunu iyi hatırlamalıyız. İnsanı belli bir şeyi
düşündürmeye iten nedenler vardır. Bunlardan birincisi, duyularımızdır. İnsan
bir çiçek gördüğünde, hoş şeyler düşünür, bir cenaze gördüğünde aklına hüzünlü
şeyler. Aynı şekilde duyduğumuz şefkatli bir ses, başka, tehdit edici
ses, başka düşünceler üretir. Yine bir koku, bir tat, derimizin duyduğu, soğuk,
sıcak, ılık, sert, yumuşak vb gibi duyular, bizi başka başka düşüncelere sevk
eder.
İkincisi,
hormonlarımız. Örneğin, insanın şehvet duygusunun kabarması, onu bambaşka
düşüncelere götürür. Can korkusuna düşen insanda adrenalin hormonu salınır.
Adrenalin, insanın bütün duyularını alarma geçirir, vücudu kuvvetlendirir,
biraz panik haline sokar, insan adeta delirmiş gibi olur. Bu durumda dur ben
düşüncemi kontrol edeyim, filan diyemez. Canını kurtarmaktan başka bir şey
düşünemez.
Üçüncüsü, insanın
ruh hali düşünceleri çok etkiler. O an karamsarlık hakimse, coşkun bir düşünce
pek beklenemez. Tabii pür neşe halindeki bir insanında, karamsar düşüncelere
gark olması olacak iş değildir.
Dördüncüsü,
bilinç dışıdır. Bilinç dışını insanlığın yaşadığı her şeyin depo edildiği
bölüm diye tanımlanır. Bilinç dışı yaşanan her olayı, daha önceki kayıtlara
dayanarak değerlendirir ve bir sonuca varır. Bu sonuç bir düşünce olarak
bilinçte belirir. Şahıs o an bu bilinç dışından gelen bilgiye göre düşünür.
Şahıs bir olayı nasıl yorumlayacağını bilinç dışına kaydetmiştir. O olayla
karşılaştığında otomatik olarak aynı yorumu yapar. O yüzden benzer olaylarda
benzer düşünceler hemen beyinde beliriverir.
Neticede düşünce,
bir ağacın meyvesi gibidir. Bilinç dışı, duyular, beden, ruh bir bütün olarak
bir ağaç, düşünce bu ağacın meyvesidir. İnsan bir bütündür, onu sadece
düşünce olarak görmek, ağacı değil, meyveyi görmektir.