Günümüzde ülkemizde şunlar çok yaygınlaştı.
“Ben yaptım oldu” inancı, yaklaşımı ve uygulaması.
“Ben bilirim.” inancı, yaklaşımı ve uygulaması.
“Aynı görüşteysem, birlikte çalışırım.” inancı, yaklaşımı ve uygulaması.
“Vücudunda açık tek bir görünürse, seni tepelerim.” inancı, yaklaşımı ve uygulaması.
“Aynı fakülteden ve aynı meslek alanından mezunsan seninle çalışırım.” inancı, yaklaşımı ve uygulaması
Bu tür inançlar, yaklaşımlar ve uygulamalar çok yaygın değil diyen tek kişi var mı? Varsa gerçek olaylardan haberi hiç yoktur.
Her insan benzersizdir. Kendisine özeldir. Tektir. Biyolojik ve fizyolojik ortak noktalar varsa da hastalıklara yanıtları aynı olamayabiliyor. Zamanımızda, çok duyarlı yöntemlerle her türlü ayrıntıya erişilebiliyor. Bu bağlamda, çok küçük farklılıkların varlığı da saptanabiliyor.
Bu farklılık, psikolojik açıdan daha fazla olabiliyor. Bu farklılıklar toplumun sosyal sermayesi olarak adlandırılabiliyor.
Bu farklılıkların olmamasına olanak yok. Bu nedenle yönetim bilimi insanların toplum içerisinde refah içerisinde yaşayabilmeleri için çalışmalar yürütüyor.
Bir toplum için en tehlikeli davranış biçimi, kişinin sadece kendisini düşünmesi ve şu görüşleri taşıyor olmasıdır. “Sürekli kazanayım. Kazanmak için; “insan hakları, hukukun üstünlüğü ve etik ilkeleri”ni inkar edeyim. Bu şekilde taraf tutayım. Koltukta oturayım. Hak etmem için şartları yerine getirmeme gerek yok. Ülkemde koltukta kim oturuyorsa onun dediği oluyor. Neden hak etmeye uğraşayım ki!”
Sadece kendilerini düşünen kişilerin çocuklarına faydası olabilir mi? Oluşturdukları toplumsal değersizlikler çocukları ve torunlarının refahını sağlayabilir mi?
Kalite gönüllüleri şu bilinçtedir: Geleceği şekillendirmek ve iyi uygulamaların hakim olduğu toplumda yaşamak, en az 20-30 yıl öncesine dayanır. Bu bağlamda dünyayı izlemek gerekir. Geleceği yakalamak için plan yapılmalı ve önlem alınmalıdır. Ancak, ne yapılırsa yapılsın “iyi uygulamalar” ilkelerine bağlı kalınır.
Eğitim-öğretim temel faktördür. En çok korkulması gereken insan cahil insandır. Öğrenme gerekliliğinin farkında olmayan insandır. Öğrenmeyi bilmeyen insandır.
İşbirliği, olmazsa olmazlardandır. Kazan-kazan ilkesi temel ilkelerdendir. Ancak çoğu benim olmalı, sen sadece yaşayacak kadara sahip olmalısın, yaklaşımıyla değil. İşin en kötü tarafı, eğitimli olmayan ve ne öğreneceğini bilmeyen insan bu yaklaşımı kabul eder.
İnsan, taraf tutarak bir yerlere gelmek için çocuğunun geleceğini nasıl riske atmakta?
Sosyal sermayemizin iyice değerlendirilmesinde yarar görünmekte…
Eğitim-öğretim ihtiyacı tepe noktada…
Her yönüyle insana değer veren ve odaklanan toplam kalite yönetimi ilkelerinin önemi, öğrenilmesi, sahiplenilmesi ve uygulanması ihtiyaçları, hiç bu kadar üst düzeyde olmamıştı, diye düşünmeden edemiyor, insan…
İyi bir hafta dileklerimle,
Sevgi ve Saygıyla kalın.