Nefretin kelime anlamı; bir kimseye, bir şeye karşı duyulan çok olumsuz duygu. İkinci anlamı; tiksinme, tiksinti.
Öfke, üzüntü, acı, endişe, korku, keder, dehşet, suçluluk, haset, kin, nefret gibi duygulara olumsuz duygular deniyor. Bu duyguların en yakıcısı nefret olsa gerek. Bir tanıdığından, tiksinmek, o kişi her aklına geldiğinde içinde bir aynı duyguyu yeniden hissetmek sürekli bir ıstırap kaynağıdır.
Bu olumsuz duygular nasıl oluşur? Bunlardan kurtulmak mümkün müdür?
Çocuklar daha bir iki yaşındayken çok doğaldır, altına yapar, ayıp, günah, bilmez. Yarın toplum içine çıktığında bu haliyle kabul görmeyeceği için ailesi tarafından cezalandırma korkusu, şartlı sevme gibi kurallarla terbiye edilir. Çocuk biraz büyüdüğünde toplumun akıllı, uslu, edepli olanları sevip saydığını arsız, yüzsüz, terbiyesiz, bencil korkak vb. olanları ise değersiz yetersiz gördüğünü, sevmediğini, dışladığını, cezalandırdığını öğrenir. Toplumun yaptırımlarına karşı koymak hayati tehlike arz ettiğinden topluma şirin görünmenin en doğrusu olduğunu kavrar. Bu andan itibaren toplumun onaylayacağı yanlarını gösterir, onaylamayacağı yanlarını gizler. Kabul görmezse potansiyelini, yeteneğini bile gizler.
Çocukları topluma uyumlu hale getirmek için eğitmek elbette en doğrusudur. Ancak bu eğitim esnasında sert ve otoriter davranmak çocuğu yaralar. Örneğin, bir aile için bencillik dünyanın en kötü şeyi olsun. Bu konuda hassas olan aile çocuk bencillik sayılacak bir şey yaptığında onu şiddetle cezalandırmış olsun. Böyle bir çocuk için artık bencil görünmek dünyanın en aşağılık halidir. Buradan yaralı olan çocuk yaşamını bencil görünmemek üzerine inşa eder. İçindeki bencil yanını öyle bir gizler ki, onu gizlediğini kendi bile unutur. Karşılaştığı bencil insanlar hiç istemedikleri halde ona gizlemiş olduğu bencil yanını hatırlatır. Bir bencil bir yanı olduğunu hatırlayınca dünyanın en aşağılık insanı olduğu hissine kapılır ve bunu hatırlatandan nefret eder.
Her kim birinin bir davranışının kendinde olumsuz duygu uyandırdığını iddia ediyorsa işte o yanını gizliyor, onu göstermekten korkuyordur. Mekanizma böyle işler. Buna insan insanın aynasıdır deniyor. Göstermekten korktuğu yanlarını sakladığı yere de insanın gölge yanı deniyor.
Olumsuz bir duygu hisseden kişi ‘Meğer yetiştirilme tarzım beni bu konuda aşırı hassas hale getirmiş. Oysa her insanda potansiyel olarak toplumun onaylamadığı yanlar mevcuttur ve masumdur’ diyebilmelidir. Bunu yapabilenler gölgeleri ile barışırlar. Ne ölçüde barışırlarsa o ölçüde başkalarını yadırgamazlar ve olumsuz duygulardan kurtulurlar.