İnsan için zorunlu olan şeyler nelerdir?
Temel zorunluluklar; yeme, içme, barınma, bürünmedir. Bunlar olmadan yaşam olmaz. Cinsel ilişkinin bunların dışında tutulmasının nedeni, ihtiyaçtır ama yokluğunda yaşam devam ettiği içindir. Oysa insanlar kendilerini bazı başka şeyleri yapmaya zorunlu görürler. Örneğin ‘Ben hayır diyemem, ayıplanacak şeyler yapamam, benden beklenenin dışına çıkamam’ vb. Temel zorunlulukların dışında kalanlara yapay zorunluluklar diyelim.
Yapay zorunluklar kişiden kişiye değişmekle beraber hemen herkeste vardır. Bunun nedeni; her toplum kendine göre bir ideal kişi belirler. Çocuklar mevcut haliyle sevilmezler, bu ideal kişiye ne kadar çok benzerse o kadar çok sevilirler. Bu şartlandırma ile herkesi toplumun ideal kişisi haline getirirler. Bu ideal kişinin en önemli özelliği kendini topluma adamasıdır. Adamanın önündeki en büyük engel, ben bilinci, birey olma talebidir. Bu yüzden toplum tüm kurumlarıyla kişilerin benliğini yok etmeyi amaçlar. Bunu büyük ölçüde başardığı için kişilerin benliği çok zayıftır. Bir topluma doğan bebek çocukluğu bittiğinde toplumun geleneklerini, göreneklerini, ahlakını, ideolojisini benimsemiş, kendini topluma adamış olur. Böyle bir kişi: ‘Ben olmaktan, bencil görünmekten çok korkar. Kendini düşünmekten, kendi adına bir şey yapmaktan utanır. Bir şeyden haz almaktan, mutlu olmaktan çekinir. Toplumun benimsettiği ‘olması gerekenler’ onun için zorunluluk haline gelmiş olur. Bunlara yapay zorunluluk diyelim.
Bunlar yetmiyormuş gibi bir de ailesinin tutumundan etkilenen, ruhları yaralanan çocukların ayrıca başka zorunlulukları vardır. Örneğin; mevcut haliyle sevilmeyenler, hatasız olursam sevilirim düşüncesiyle mükemmel olmak zorundayım diye düşünürler. Zorba ebeveynlerin çocukları onlardan zarar görmemek için onların ne düşündüğünü daima hesap etmek zorunda olduğu için aşırı empati göstermeye zorunlu gibidirler. Eleştiren, yargılayan ebeveynlerin çocukları bunlardan korunmak için en iyi olmayı, çok çalışmayı amaç edindikleri için işkolik olmak zorunda hissederler. Kaygılı anne babanın çocukları başlarına gelebilecek felaketlere, belirsizliklere dayanamadıkları için hayatı kontrol etmek zorunda olduklarını sanırlar. Sürekli kriz ortamı olan bir ailede büyüyenler, ilgi çekmek için kahraman gibi davranmak, bu yüzden kurtarıcı olma zorunluluğu hissederler. Bunlara da travmatik zorunluluk diyelim.
Ne kadar zorunluluk varsa o kadar kölelik vardır. Elbette temel zorunluklara göğüs germek zorunda kalan, yaşam mücadelesi verenlere yardım edebilmekten başka yapabileceğimiz bir şey yok. Yapay ve yaralanma sonucu oluşan zorunlulukların üstesinden gelinebilir. İnsanın öz bilinci büyüdükçe benliği büyür, benlik büyüdükçe problemler küçülür. İşte o zaman yapay zorunluluklar ortadan kalkar, yaralı ruhlar tedavi olur. Benliğini yeterince büyütebilenler kendi doğasının istediği gibi yaşamaktan utanmaz. İnsan bunu başardığı ölçüde özgürleşir.