İnsanlar her zaman güçlü olmayı istemişlerdir. Peki, insanlar güçlü bir birey mi yoksa kudretli biri mi olmak isterler? Büyük çoğunluk kudretli olmak ister. Çünkü kudreti ile istediği her şeyi yapabileceğini hayal eder. Bu hayalin altında ‘Ben o an canım ne isterse onu yapmak istiyorum. Herkes kendini bana göre hizalansın,’ düşüncesi yatar. İstediği her şeyi yapabilmenin en büyük mutluluk olduğunu sanır.
İsteğin her şeyi yapabilmek demek, aslında dış etkenlere, başkalarına bağımlı olmak demektir. Örneğin; haz verici şeyleri yemeyi isteyenler, onları bulamayınca üzülürler. Üstüne üstlük haz verici şeylerden kişi zamanla aynı hazzı alamaz, hatta bıkar. Bu hale gelenler daha fazla haz verici şeylerin peşine düşer ve sonunda muhtemelen uyuşturuculara sığınırlar. Yemek içmek dışında insan ilişkilerinde de sevgi, saygı ve onay beklerler. Kudretine güvenen insanlar nispeten kaba, dahası zalim oldukları için onlara sadece dalkavuklar itibar ederler. Tabii bunlar kendilerine gösterilen itibarın sahte olduğunu her insan gibi sezeler. Kudretine güvenip, insanları hizaya sokarak dalkavukların itibarına muhtaç olmak zavallılık değil de nedir?
İnsanlar toplum olmadan yaşayamaz. Toplum boyun eğen, itaat eden fertler ister, buna razı olanları bağrına basar. Fert olarak yaşamayı anlamsız bulanlar birey olmaya çalışırlar. Balzac, ‘Toplum bireyin üvey annesidir,’ demiş. Hal böyle olunca insanın önünde iki seçenek var gibi görünüyor. Ya ana kucağı için fert olacaksın ya da üvey anne muamelesine göğüs gerip birey olacaksın.
Fert, ne yapacağı, ne yapmayacağı belirlenmiş kişidir. Adeta bir robottur. Sadece kendinden beklenenleri yapmaya çalışır. Bunların dışına çıkarsa yakıcı bir suçluluk duygusu yaşar. Bu duygudan kaçınmak için kendi biyolojik isteklerine bile direnir. Tüm gücünü robot gibi yaşamak için kullandığı için güçsüz kalır. Güçsüz olan halsiz, isteksiz, çökkün olur. Kendinden beklenenleri layığı ile yapmış olmasına rağmen vaat edilen huzuru bulamadığı için içinde bir boşluk duyar. Yalnız kaldığında bu boşluğu daha çok hissettiği için yalnızlıktan korkar. Kendi ile baş başa kalmamak için her daim oyalanacak bir şey arar. Kudretli olmak harika oyalayıcılar satın aldığı onu talep eder.
Birey olmak; kuraldan, kutsaldan, itaat etmekten, boyun eğmekten dolaysıyla anne kucağına muhtaçlıktan kurtulmaktır. Kendi bedenine ve psikolojine hürmet etmek, kendi ile barışık olmak, yakıcı suçluluk duygusuna rağmen doğruyu, doğalı aramaktır. İşte bunu yapabilmek için güçlü birey olmaya, kendine güvenmenin gücüne ihtiyaç vardır. Bu güç ile yola çıkmak, doğrularının peşinde koşup zaman zaman yanılmayı, hata yapmayı göze almaktır. Düşe kalka yürüyerek her defasında elde edilen tecrübeler ile daha güçlenerek yola devam etmektir. Bunu yapabilenler kendilerine yetebildikleri için kimseye muhtaç olmazlar.