Anılarını anlatanlar daha ziyade mağduriyetlerini dile getirirler. Çoğunluk kendini mağdur hissettiği için bu konuda adeta bir yarış vardır. Bir sohbet ortamında sırayla mağduriyet anılarını anlatanlar, hem içini dökerler hem de saygı görürler. Bu çifte kazanç nedeniyle bu sohbet hiç bitmez.
İnsanların anılarını anlatırken gözden kaçırdıkları bir şey var. Aynı anıyı bazen komik bir olay, bazen müthiş bir dram gibi anlatırlar. Anı aynıdır ama onun komik mi dramatik mi olacağını anlatanın ruh hali belirler. Bir başka deyişle keyifli anlarda acısını çok safmışım anlamında anlatırken, hüzünlü anlarda bana büyük haksızlığa uğradım anlamında anlatır. Ayrıca anılar ortama uygun biçimde meze yapılır. Örneğin, ‘hayat güzeldir’ ortamında güzel anılar, ‘hayat berbattır’ ortamında kötü anılar anlatılarak ortamdakiler birbirini onaylar. Öyleyse anılar ne güzeldir ne de berbattır! Daha dorusu hayat ne güzeldir ne de berbattır. Hayat bazen güzeldir bazen berbattır.
Tolumun ortak kanısına göre; hayat güzeldir, onu berbat yapan şey olumsuz duyguların hissedilmesidir. Bilindiği gibi topluma göre duygular olumlu ve olumsuz olmak üzere ikiye ayrılır. Olumsuz duygular; üzülmek, öfkelenmemek, acı duymak, endişelenmek, kaygı duymak, korkmak, suçluluk duymak, nefret vb.
Yine tolumun ortak kanısına göre, güzel bir hayat için her daim olumlu duygular duymalıdır. Buradan yola çıkarak kimse olumsuz diye tanımlanan duyguları duymak istemiyor. Nerdeyse olumsuz duygu duymak bir kusur gibi görülüyor. Eğer bir şekilde bu duygulardan birini duyarsa süratle bunu değiştirmenin çaresini arıyor. Hadi kendisi neyse ama bizim insanımız çocuğunun üzülmesine hiç dayanamıyor. Bunun farkına varan çocuklar çok kısa sürede ağlayarak her istediğini elde edebileceğini öğreniyorlar. Bu yüzden etrafımız her şeye itiraz eden, istediğini elde etmek için tutturan, bir türlü laf anlamayan çocuklarla dolu. Bu çocuklar büyüyüp adam olunca kural tanımayan, arsızlıkla istediklerini elde etmeye çalışan yetişkinler oluyorlar.
Tüm duygular insanlar içindir. Bunun böyle olduğunu çocukluğunda öğrenemeyenler, ben mağduriyet yaşadım, ben öyle kurala uymayı filan beceremem, beni idare ediverin demeye getiren adamlar oluyorlar. Yani mağduriyet edebiyatıyla hakkı olmayan şeyleri talep ediyorlar. Ne yazık ki bu edebiyat hala prim yapıyor. Bu insanların kural tanımazlıkları güya insanlık namına hoş görülüyor. Durum böyle olunca başıbozukluğun önüne geçilemiyor.
Bugün her ne sorunumuz varsa mevcut kuralların layığı ile uygulanmamasından kaynaklanıyor. İnşallah on ilimizde yaşanan ‘Yüz yılın felaketi’ olarak tanımlanan, 06.Şubat.2023 depremi bize akıl tokmağı olur da bundan sonra bir şeyler düzelir.