İşe yeni girmiş bir satış elemanı, çak kolay görünen bir satışı yapmayı başaramamış. Bir yandan buna çok üzülüyor bir yandan da bu durumu amirine durumu nasıl izah edeceğini kara kara düşünüyormuş. Amiri, satışı neden gerçekleştiremediğini sorunca: “Efendim bilirsiniz bir atı suya götürebilirsin ama ona zorla su içiremezsin.”
Amir: “Saçmalama!” diye bağırmış ve “Senin yapman gereken onu susuz bırakmaktı” diye paylamış.
Susamayan birine su içirilemediği gibi, merakı, ilgisi, yeteneği olmayan birine bir şey öğretilemez. Bu apaçık gerçeği herkes bilir bilmesine de konu çocukların geleceği olunca genellikle bu gerçek göz ardı edilir. Sırf bu yüzden çocuklar ilgi duydukları, merak ettikleri yeteneklerinin el verdiği alanlardan ziyade iyi gelir getiren mesleklere yönlendirilir.
Bu yönlendirme ile çocuklar ilgi duymadığı, istemediği bir mesleğin sahibi oluyorlar. Geçim sıkıntısı çekenler zaten ilgi, merak gibi kavramları, bunlar karın doyurmuyor diye küçümsüyorlar. Yani iyi olanı değil yararlı olanı tercih ediyor. İyinin yerine yararlıyı tercih etmek, korkunun ve yoksulluğun eseridir. Gerçi bizim coğrafyamızda korku daime başrol oynamış ve oynamaya devam etmektedir. Yöneticiler her daim halkı hayatımız tehlikede diye korkutmuşlar hala korkutmaya devam ediyorlar. Hayatını tehlikede gören insan için kendini güvenceye almak dışında her şey teferruattır.
Peki, bir insan merakı, ilgisi, yeteneği olmadığı bir alanda başarılı olabilir mi? Günümüzde pek revaçta olan adeta slogan haline gelmiş bir söylem var: “İstersen her şeyi başarabilirsin! Azim ile insanın başaramayacağı bir şey yoktur!” Bu söylemin yarısı doğru yarısı yanlıştır. Yarısı doğru olduğundan yanlışı görmek biraz zordur. Azimle başarı şansı artar ama yeteneğin yoksa veya mevcut şartlar uygun değilse azim yetmez. Örneğin, zenciler atletizmde çok başarılı olmalarına rağmen yüzmede yoklar. Beyazlar azmederek atletizmde zencileri geçemiyor, zenciler azmederek yüzmede beyazları geçemiyor.
Merak ve ilgi geçim sıkıntısı çekenlerin tanımadığı konulardır. Geçim sıkıntısını geride bırakanlar can sıkıntısı ile tanışıyorlar. Can sıkıntısı, geçim sıkıntısından daha berbat bir şey. Çünkü geçim sıkıntısı çeken onu düşünmekten başka bir şey düşünmediği için her daim meşgul oluyor, bu meşguliyet ona kendini iyi hissettiriyor.
Can sıkıntısı çekenlerin büyük çoğunluğu, sıkıntıyı unutturacak kendini oyalayacak şeylere yöneliyorlar. Bu yolun susadıkça içmeye benzediğini fark edenler, kalıcı çözüme susuyorlar. Kalıcı çözümün için öncelikle bilgi, sonrasında bilgelik aranıyor.