HERKESİN DÜŞÜNCESİ FARKLI  

Hüseyin Güdücü

17-11-2022
Bize yazmak için tıklayınız.

            İnsanın nasıl düşüneceğini belirleyen üç temel yapı vardır. Bunlar ana inançlar, ara inançlar ve otomatik düşüncelerdir.  

            Ana inançları genetiğimiz ve çocukluk çağı deneyimlerimiz belirler. Bir çocuğun olmazsa olmazı sevgi ve güven duygusudur. Koşulsuz sevilmiş ve güven duygusu doyurulmuş bir çocuğun ayağını taş almaz desek abartmış olmayız. Buna karşın sevgi ve güven eksikliği ile büyüyen çocuk bunların yoksunluğunu hayat boyu hisseder. Saygı gören çocuk saygı göstermeyi, eleştirilen çocuk, kınamayı, alay edilen kendini suçlamayı, konuşmasına izin verilmeyen susmayı öğrenir. Neticede ailesi çocuğa ne kadar değer vermişse çocuk kendini o değerde kabul eder. Yani değer gören değerli görmeyen değersiz hisseder. Bu çağ on, dört yaşında sona erer. Çocuk bu çağa gelince kendini değerlendirir ve bir sonuca varır. Bu sonuç çocuğun nerdeyse alın yazısı haline gelir.  

            Ara inançlar, ana inançların ürünüdür. Ana inançlardan elde edilen koşullamalı düşünceler ve inançlardır. Buradaki fark düşüncelerdeki farkı oluşturur. Neyi nasıl yapmamız gerektiğine karar verdiğimiz inançlardır. Örneğin; hata yapmamalıyım, insanlara hayır dersem beni sevmezler, başarılı olmalıyım, olmazsam değer göremem vb. Kişi kendini değersiz görüyorsa yarası buradadır. Hemen her davranışı beni değersiz görüyorlar diye yorumlar bu yüzden alıngandır.    

            Otomatik düşüncelerimizi de ara düşünceler oluşturur. Şu davranış şu manaya gelir, asıl kast ettiği şu vb gibi düşüncelerdir. Kişi her davranışa karşı otomatik bir düşünce üretir ve buna göre tepki verir.  

            Düşüncelerimizin farklılığı anlaşılan herkesin farklı köprülerden geçmesinden kaynaklanıyor. Hal böyle olunca, bizlere birbirimizin düşüncelerine hürmet etmek düşüyor. Başkalarının düşünceleri, kendi düşüncelerimizi sorgulamaya neden olduğu için huzursuz oluruz. Aslında bizi sıkıntıya sokan başkalarının düşünceleri değil kendi düşünceleridir.  

            Ülkemizin coğrafi konumu, ekonomik ve kültürel değerleri göz önüne alındığında sevgi ve güven eksikliği olmayan insan sayısın çok sınırlı olduğu kanısındayım. Sevgi ve güven eksikliği insanları ruhsal olarak yaralıyor. Yaralı ruhların birinci önceliği yarasını sakınmak oluyor. Bu öncelik kişiyi ciddi sıkıntıya sokuyor. Bu sıkıntının kaynağı bakış açımız ve onun oluşturduğu düşüncelerimizdir.  

            Genlerimizin, ailemizin, toplumun ve çevrenin oluşturduğu bakış açısını alın yazısı kabul edip o şekilde yaşamak zorunda değiliz. İstersek değişebiliriz. Değiştiremiyorum diyenler, uzman yardımıyla değişebilirler.  

YORUM YAZ
BU YAZI HAKKINDA YAPILAN YORUMLAR
Okur yorumları, kişilerin kendi görüşleridir. Bu yorumlardan sorumlu değildir.
YORUM YAZ
Hüseyin Güdücü - Diğer Yazıları
Bütün Hüseyin Güdücü Yazıları