‘Ben haksızlığa gelemiyorum’ diyen insanlar vardır. İlk bakışta çok anlamlı, çok erdemli bir görüş gibi görünen bu ifade aşırı derecede arızalıdır.
Arıza şuradadır: Birincisi, ‘Ben haksızlığa gelemiyorum’ diyenler hayatın herkese adil davranacağını varsayıyorlar. Oysa hayat adil değildir, hiçbir zaman adil olmamıştır. Doğduğumuz coğrafyayı, toplumun yapısını, cinsiyetimizi, ailemizin sosyoekonomik düzeyini, kimliğimizi, kişiliğimizi, rengimizi, dinimizi, biz seçemiyoruz. Bu yüzden eşitsizlik daha doğduğumuzda başlar ve öyle devam eder gider.
İkincisi, bu insanlar başkalarının kendilerine haksızlık yaptığını düşünüyorlar. Bu yüzden özel muamele istiyorlar. Oysa herkes kendinden mesuldür, kimse kimseye nasıl davranacağını söyleme yetkisine sahip değildir. İnsanlar suç işlemediği sürece bildiği gibi davranmakta özgürdür.
Üçüncüsü ‘Ben haksızlığa gelemiyorum’ diyenler aslında verdiğim kadar alamıyorum, demeye çalışıyorlar. Bu insanlar hesaplı davranıyorlar yani almak için veriyorlar. Verdiklerini gönülden vermiyorlar. Sonra ölçüyor biçiyorlar eğer zarar ettiklerini düşünüyorlarsa, isyan ediyorlar.
Gönülden vermek, verip arkasını aramamak işte çoğumuzun yapamadığı bu! Gönülden vermek; kuşlar yesin diye ekmek kırıntısını pencerenin pervazına atmak gibidir. O kırıntıları atanların o kuşlardan bir beklentisi olmaz. Hiçbir şey beklemeden gönülden vermeyi başarabilenler haksızlık iddiasında bulunmazlar.
Toplum kurnazlığı övdüğü ve teşvik ettiği için, ‘Verdiğimden fazlasını almak istiyorum’ diyen insanlar yetişiyor. Bu insanlar her zaman her koşulda kazanmayı hedefliyor. Hal böyle olunca kendi duygusal ihtiyaçlarını karşılamak için yatırım yapıyorlar. Başkalarını sevip sayarak, onların kendilerini daha fazla sevmesini saymasını istiyorlar. Bunun için zihin oyunları ile başkalarını suçlayarak, eleştirerek veya överek kendi istedikleri gibi davranmaya zorluyorlar. Eğer hesapları tutmazsa haksızlığa uğradıklarını düşünüyorlar.
İnsanlar duygularından kendileri sorumludur. Duygularından başkalarını sorumlu tutmak, benim mutsuzluğumun sebebi sizsiniz demektir. Böyle düşünenler mutsuz olmanın suçlusu bulunmuş olur. Bir suçlu varsa bir düşman bulunmuştur. Bir düşman varsa artık enerji değişir, onu ortadan kaldırmak bile mubah hale gelir. Bu yüzden duygularından başkalarını sorumlu tutmak, onları kontrol etmeye çalışmak şiddet içeren bir eylemdir. Tüm bunlar mantığın yargılarıdır.
Kalbiyle iletişim kurabilenler yine yargıda bulunur ancak ihtiyaçlara hürmet eder, bedel ödetmeye kalkmazlar.