Sıkıntıları olan birine, Hızır yetişse, tüm sorunlarını çözse, bu insan bir
hafta sonra yine pek çok sorunla boğuşuyor olur. Çünkü sıkıntılarının kaynağı,
esasen insanın algısıdır.
Sıkıntı yaratan arızalı insanlar ve
olumsuz koşullar vardır ama bu insanları ve koşulları tamamen yok etmek mümkün
değildir. Buna karşın, şahsın, ‘olumsuz’ diye nitelediklerinin değişmesi
mümkündür. Zira olaylar sadece olur, olanı yorumlamak kişiye mahsustur. Öyleyse
sıkıntıdan kurtulmak isteyen yorumunu değiştirmek için çabalamalıdır.
Örneğin; ‘Ben insanlara nezih
davranıyorum ve aynı muameleyi bekliyorum,’ diyen bir insan çok haklı gibi
görünür. Haklıdır ama alacağı yoktur. Neden derseniz, birincisi, ‘Nezih
davranmak,’ hangi ölçüyle ölçülecek? Elbette şahsın kendi ölçüsüyle.
Bireyin gördüğü muameleyi, kendi ölçüleriyle yorumlaması onun algısıdır.
İkincisi, bir davranışı, ‘kaba’ olarak yorumlayan kişi, öfkelenir. Öfkeyle,
kaba davrananı caydırmak için saldırır ve kırıcı olur. Kırıcı olduğu için suçluluk
duyar. Üstelik o kişiye dersini vermiş olsa bile böyle örneklerle karşılaşmayı
önleyemez. Neticede bir sonuca ulaşamaz.
Örnekteki kişi, ‘Bana kaba davrananı
pişman edersem sonuç alırım,’ bilgisiyle hareket ediyor. İşte bu bilgiye
öğrenilmiş ve beyine kaydedilmiş bilgi deniyor. Kayıtlı bilgisine göre davranıp
sonuç alamayan insanın önünde iki seçenek vardır. Birincisi, ben böyle
öğrendim, bu saatten sonra değişemem. İkincisi, mademki, bendeki bilgiye göre davranarak
sonuç alamıyorum, buna bir çözüm bulmalıyım. Birincilere, değişime direnenler,
ikincilere; öğrenmeye, değişmeye, gelişmeye açık insanlar deniyor.
Beyine kayıtlı bilgiler
değiştirilebilir! Zaten olgunlaştıkça bu kayıtların değiştiğine hepimiz şahit
oluruz. İnsanların bazen, ‘Ah şimdiki aklım olacaktı ki!’ diye serzenişte
bulunması bu değişimin ispatıdır. Nasılsa zamanla olgunlaşarak gelişirim diye
işi zamana bırakanlarda, bu değişim acılar yaşayarak olur. Acı yaşamadan,
değişmek dileyenler, başkalarının yaşadıklarından ders alarak, yaptıklarının
sonucuna bakarak öğrenir. Öğrenenler daha çabuk olgunlaşır ve daha az acı
çekerler.
Değişime direnenler, doğruya ve makule
bile karşı çıkan, kuru inat sahibi, nakıs bir insan oluyorlar. Nuh diyor,
peygamber demiyorlar. Pire için yorgan yakıyorlar. Bunlar her ne kadar
başkalarına sıkıntı yaratıyorlarsa da kendilerinin çektiği sıkıntı boylarını
aşıyor.