Yanlış mı? Doğru mu? Uygun mu?

Diler Aslan

15-08-2022
Bize yazmak için tıklayınız.

Sürekli yapılan işler, beş temel aşamada yürütülür: Tasarlama, planlama, uygulama, kontrol etme ve iyileştirme. Her aşamada şu sorular sorulur: Yanlış mı? Doğru mu? Uygun mu?  

Yanlışsa neye göre yanlış? Doğruysa neye göre doğru? Uygunsa neye göre uygun? Soruları yanıtlanır. Bu yanıtlar; işin/ürünün/hizmetin standardına, kılavuzuna ve/veya alan ile ilgili bilimsel olarak belirlenmiş ölçütlere dayandırılır. Çoğunlukla bu standart ve kılavuzlara göre hazırlanmış kontrol listeleri kullanılır.

Tüm bunlar oldukça hazırlık gerekir. Ülkemizde bu sorular sorulmadan yol alınıyor. 

Bir kişi, özellikle müdür, yönetici vb. koltukta oturan ne derse “o doğru ve uygundur” yaklaşımı var. Bu nedenle yanlışlar kabul görüyor. “Yanlış-doğru-uygun” değerlendirmesine alışık olunmadığı için herkes aynı yanlışı yapıyor.

Örneklerden birisi ve en can alıcısı, sözcükler kullanılırken kavramlarının herkes tarafından net ve ortak anlaşılamaması. Çoğu sözcük yabancı dilden okunduğu gibi ifade ediliyor. Aslında insanların anlaşması, kullanılan sözcük veya terimlerin kavramlarıyla sağlanır. 

Günlük hayatta çok sorun olmasa da bilim ve siyasette sorun yaratan bir durumdur. Söylenen sözcüğün ifade ettiği kavramlar iki kişi tarafından aynı anlaşılamadığı için çatışma sürer gider. Uzlaşma sağlanamaz. Başlıca nedeni “yanlış-doğru-uygun” değerlendirilmesinin yapılma alışkanlığının bulunmamasıdır.

Bilimde, problemler çözülürken tanımlardan yol alınır. Tanımlar bilinmezse problem çözümü gerçekleşemez. Örneğin, tıpta “Body Mass Index” diye bir terim vardır. İnsan vücut kütlesinin boy uzunluğuna oranıdır. İndeks olarak adlandırılır. İlk çeviren “Vücut Kitle İndeksi” diye çevirmiş. Halen böyle sürmektedir. Öğrenciler “kitle” ifadesiyle kütleyi bağdaştıramazlar. Ezbere öğrenirler. İfade ile tanım ve kavram ilişkisi problem çözmenin başarısını etkiler.

Her uygulamada “yanlış-doğru-uygun” değerlendirilmesi alışkanlığı kazanılmalıdır. Ancak bu değerlendirme için bilimsel bilgi ve mantık gerekir. Dolayısıyla büyük çaba ister. İlköğretimden itibaren aşama aşama kazandırılmalıdır.

Kalite yönetim sistemiyle ilgili diğer örnek de “politika-süreç-prosedür (PSP)” üçlüsünün hem tek tek hem de ilişkilerinin uygun anlaşılamadığıdır.  ISO standartlarında hemen her uygulama için PSP ile ilgili açıklamalar istenir. 

PSP uygulaması konusunda gerçekten eğitim ihtiyacı var gibi görünmektedir. Politika; niyet ifadesidir. Süreç, yapıyorum diye belirtilen bu niyetin uygulanması iş akışıdır. Bu iş akışında kurum içerisinde yürütülenler şematik açıklanır. İnsan kaynakları ve diğer kaynaklar iş akışının her basamağında kısaca açıklanır. Prosedür ise o kuruluşun bir sürecindeki işler veya faaliyetlerin nasıl yapıldığını açıklayan bilgilendirici ve yönlendirici metinlerdir. 

Genel yaklaşım şöyle: Politikada çok fazla niyet belirtilir. Her niyet ile ilgili süreç çoğunlukla ilişkilendirilmez. Prosedürler de genel olarak başka kuruluştan kopyadır ve genel ifadeleri içerirler. Kontrol ve iyileştirme aşamalarında bir iş için ne yapılıyor olduğu anlaşılamaz. Raporlar da net ve açık olmaz.

Prosedürü okuyan bir değerlendirici o kuruluşta ne, niçin, nasıl, nerede, ne ile ve kim tarafından yapılıyor öğrenebilmelidir. Bu şekilde, kuruluşta uygulandığı açıklananların gerçekten uygulanma durumunu değerlendirebilir. 

Ancak böyle olmuyor. Politika belgesi açık ve net yazılmıyor. Süreç iş akışları bütünsel olarak açıklayıcı olamıyor. Prosedürde yazdıklarını uyguladığını göstermiyor. Belge sağlayan kuruluş böyle istiyor deniyor. O zaman belge sağlayan kuruluş da “yanlış-doğru-uygun” değerlendirmesini tam yapmıyor demektir.

Bu şekilde devam ederse yanlışlar silsile halinde sürer, gider.

İyi bir hafta diliyorum.

Sağlıklı, Sevgi ve Saygıyla kalın. 

YORUM YAZ
BU YAZI HAKKINDA YAPILAN YORUMLAR
Okur yorumları, kişilerin kendi görüşleridir. Bu yorumlardan sorumlu değildir.
YORUM YAZ
Diler Aslan - Diğer Yazıları
Bütün Diler Aslan Yazıları