Bilişsel davranış modeline göre, insan şu şekilde davranır: önce insanın şahit olduğu bir olay olur. Sonra sırasıyla; kişi bu olayı düşünür ve ona bir mana verir, verilen manaya uygun bir duygu ortaya çıkar, kişi bu duyguya göre davranır. Yani sonuçta nasıl davranacağımızı duygular belirler. Öfkeliyken başka, korkunca başka, üzgünken başka türlü davranırız.
Sıralama yukarıdaki gibi olmasına rağmen insanlar, düşüncelerinin farkına varamazlar ama duygularının farkına mutlaka varırlar. Düşüncenin farkına varılamamasının iki nedeni vardır. Birincisi, kişi düşüncesine odaklanmamıştır, ikincisi özellikle tehlike anlarında düşünce yıldırım hızıyla hareket eder ve buna otomatik düşünme denir. Örneğin, yılan ile karşılaşan biri, acaba bu yılan zehirli olabilir mi, dur iyice bir anlayayım derse tepki vermekte gecikir. Bu gecikme kişiye pahalıya patlar. Yılan olduğunu algılayan beyin otomatik olarak ‘yılan var, bu ölüm veya yaralanma tehlikesi demektir,’ diye düşünür. Bu düşünce hızla korku duygusunu doğurur. Korku duygusu kişiyi kaçmaya veya saldırmaya sevk ederek tehlikeden kurtulmayı sağlar. İnsanların sadece tehlike anında değil hemen her konuda otomatik düşünceleri vardır. Bu otomatik düşünceler nedeniyle olayları manalandırmayı otomatiğe bağlamış oluyorlar.
Duyguyu doğuran düşünce olduğu göre, duygularına hükmetmek isteyenler, düşüncelerine hükmetmelidir. Bu nasıl olacak? Bir örnekle açıklayalım:
Bir tanıdığımız selamımızı almasa ne hissederiz? Kimi öfke hisseder, kimi üzüntü, mutsuzluk hisseder, kimi de hiçbir şey hissetmez. Selam almayanın kibirli olduğunu düşünenler öfkelenir, önemsenmediğini değer verilmediğini düşünenler üzülür, sanırım beni görmedi ya da tanıyamadı diye düşünenler hiçbir şey hissetmezler. Selam almayan kişinin gerçek niyetini kimse bilemez, herkes verdiği manayı doğru kabul ediyor. Bana değer vermedi diye üzülenler; vermediyse o vermedi, o onun görüşü. Sen kendi gözünde değerliysen yanılan o. Kibirli diye öfkelenenler; kibirli olan o! O kibirli diye öfkelenmek senin bileceğin iş! Görmediyse o görmedi, yani olay onunla ilgilidir.
hissimizin sorumlusu düşüncelerimizdir. Beni sen üzdün, sen öfkelendirdin vb demek, hatırlamak istemediğim otomatik düşüncelerimi hatırlattın demek gibi bir şey. Değer görmeden büyümüş bir insan bunun ezikliğini içten içe sürekli hissettiği için pek çok olay ona değersiz olduğu düşüncesini hatırlatır.
Düşüncelerine hakim olmak isteyenler, olumsuz bir duygu hissettiğinde, kafasından geçen düşüncelere odaklanmalıdır. Düşüncelerini fark edenler, bu düşüncelerinin önemli bölümün otomatik düşünce olduğunu fark ederek farklı bir mana aramaya yönelmelidirler. ‘Bana bu düşünceleri bir arkadaşım anlatsaydı ona ne tavsiye ederdim?’ sorusu manayı değiştirmede çok yardımcı olur. Özellikle kriz anlarında, sıkıntılı durumlarda alınan kararlar tekrar gözden geçirilerek daha makul düşüncelere ulaşmak mümkün olur.