Toplu yaşamanın uyum içinde sürmesi için yasal kurallara ihtiyaç vardır. Bu kurallar yurttaşların neyi yapabileceğini, neyi yapamayacağını yani sınırlarını belirler. Sınırlar herkesin hakkını belirlediği için kısıtlayıcı değil özgürleştirici unsurlardır. Bu yüzden bu kurallar herkesin yararınadır.
Kuralların yararımıza olduğunu bazen kolay bazen zor anlarız. Örneğin trafikte kural olmasa herkes isteği yöne gitse, istediği yerde dursa kaos olur, pek çok kaza olurdu. Her gün trafikte olan insanlar bunu kolay anlarlar. Oysa hastane kurallarını anlamak pek kolay değildir. İnsanların anlayamadıkları kurallar karşısında; ‘Bu kuralı koyanlar ehil insanlar, bunların bildikleri vardır, benim bilmediğim yerde iş vardır,’ demeleri beklenir. Bu anlayışı gösterecek kadar donanımı olmayanlar, kuralların kendilerini engellediğini sanıyorlar. Bu engeli ise özgürlüğüne darbe gibi algılıyorlar. Beni engellemeyin, özgürlüğüme darbe vurmayın diye yaygara çıkarıyorlar. Özgürlük adına çıkarılan yaygaraya başıbozukluk deniyor.
Toplumu yönetenler yasal kuralları koyarken aklı esas almalıdır. Batıdaki yöneticiler aklı esas alırken, doğuya gidildikçe akıl yerini güce bırakıyor. Aklı esas alan yönetimler, yasaları toplumun ihtiyaçlarına göre güncelledikleri için halkın işi daha kolaylaşıyor. Güç ile yönetilen ülkelerde yöneticilerin halktan tek istedikleri şey itaat. Bu ülkelerde kurallar eski ve kadük olsalar bile katı biçimde uygulanıyor. Bu durumdan bunalanlar başıbozuk davranmaya daha eğilimli oluyorlar. Gerçekte başıbozuk davranışa akılcı ve güncel olmayan yasalar sebep oluyor.
İnsanoğlu ne toplumla ne de toplumsuz yapabilir. Bir yandan güvende olmak için topluma muhtaçtır, bir yandan da toplumda kendini etkisiz hisseder. Kendisi için başkaları karar vermektedir. Beğenmediği kararlara razı olmaktan başka elinden bir şey gelmez. Hele akılla yönetilmeyen bir ülkede yaşıyorsa kendini iyice aciz hisseder.
Bu acizlikten kurulmak için insanların önünde iki yol vardır. Birincisi başıbozuk davranıp kaba kuvvetle istediğini almaya çalışmak. Bu yol seviyesizlere yakışır, tasvip edilecek bir yol değildir.
Olan biteni analiz ederek, neyin neden olduğunu anlamaya çalışmak. İnsanın her ne sıkıntısı varsa bunun tek nedeni; olayların kendi beklediği gibi cereyan etmemesidir. Beklediği olmayanlar daha derin analizler yapabilirlerse daha derin anlayışa kavuşur, daha az beklerler. İnsan beklentisinin azlığı ölçüsünce özgürdür.