İnsanın enerjisi, bir hale şeklinde vücudunun sınırında belirir. Aura denilen bu haleyi herkes göremez. İnsan aurasını net görebilen, büyük bir astrolog, Buda ile karşılaşmış. Onun durgun bir göl gibi sessiz, saf, derin aurasını, güzel, duru gözlerini, tepeden tırnağa zarafetini görünce, donakalmış. Buda’nın ayağına kapanarak, “Astroloji ve el falı biliyorum. Ömrüm boyunca insan tiplerini inceledim, ama senin gibi biriyle hiç karşılaşmadım. Sen hangi tipe giriyorsun? Ortalama insanlara hiç benzemiyorsun.Sanki yer çekimi seni etkilemiyor. Yeryüzüne inmiş bir tanrı mısın?Sen kimsin?” demiş.
Buda, “Ben tanrı değilim,” demiş.
“Sen de bir başkalık var, tanrı değilsen bile tanrının elçisi olmalısın,” demiş
Astrolog. “Ben Tanrı’nın elçisi değilim,”diye cevap vermiş Buda. İyice şaşıran
Astrolog, “O zaman sen kimsin? Ne tür bir adamsın? Seni hangi kategoriye koymak
lazım?” Buda “Ben adam ya da kadın değilim,” demiş. Kafası iyice karışan
Astrolog, “Yoksa sen bir hayvanın ya da bir gül ağacının ruhunu mu taşıyorsun?
Ne olur söyle bana sen kimsin?” diye ısrar edince, Buda, “Ben farkındalıktan
başka bir şey değilim. Beni sınıflandıramazsın, çünkü sınıflandırmaların hepsi
hayal mahsulüdür,” demiş.
Buda kendisini,‘farkındalık,’ olarak
tanımlıyor. Ortalama bir insan kendini tanımlarken; milliyetini, dinini,
ırkını, cinsiyetini, mesleğini, yaşını, siyasi görüşünü, fiziki özellikleri, vb
gibi bilumum ayırt edici özelliklerini kıstas alıyor.
Ortalama insanın kıstas aldığı özellikler, insanların birbirinden farkını
belirliyor. Bu farklılıklar insanlara, \'o\' farklı, ben farklıyım görüşünü
benimsetiyor. ‘O benden farklı,’ düşüncesi; aslında ‘o’ dediğimizin, bir insan
olduğunu gerçeğinin üstünü örtüyor. Bu örtü, benden farklı olan benden uzak
olsun düşüncesini besliyor ve düşmanlıklar doğuyor.
Düşmanlıklar doğuran bu farklılıkları insanlara acaba kim öğretti? Neden bizler
‘hepimiz insanız,’ demek yerine sınıflara ayrıldık? İnsanların birbirine düşman
olmasından, kimler ne gibi faydalar gördü? Birileri bundan faydalanırken,
ortalama insan bundan ne kaybetti? Bütün bunların cevabı basit, insanları
kolayca etkileyebilmek, yönlendirebilmek, yönetebilmek isteyenler bu farklılıkları
benimsettiler.
Sözü edilen insanlar arası farklar, özde değil, sadece görünüşte. Her insanın
bir kalbi, bir ruhu var, hepsinin kanı kırmızı, bütün insanlar özde aynı.
Bizler bunu tamamen unuttuk ve kim hangi sınıftan onu anlama peşindeyiz.