İnsanlar duyuları aracılığı ile dünyayı anlamaya çalışır ve bu sayede hayatta kalmanın yollarını bulur. Duyularımız ne yapar? Gözler görmeye, kulaklar duymaya, burun kokuları duymaya, deri dokunmaya, dil tat almaya aracılık eder.
İşin püf noktası duyların yalnızca aracı olmalarıdır. Yani gözümüzle görmeyiz, kulağımızla duymayız! Duyularımızın görevi hissettikleri verileri beyine iletmektir. Beyindeki merkez gelen verileri birleştirir, değerlendirir ve ona bir mana verir. İşte o manaya algılamak diyoruz.
İnsan gördüğüne duyduğuna göre mi, yoksa algıladığına göre mi hareket eder?
Hepimiz biliriz ki algıladığına göre hareket eder. O zaman bir kişin algı merkezini ele geçiren onu bir robot haline getirebilir. İşte bir insanoğlunun başına gelen tam olarak budur.
Çocuğun doğduğu toplum kendi geleceği için onun algılama merkezini tüm kurumlarıyla kontrol altına almak ister. Bu kontrolü sağlayan güç kendi geleceğini garantilemiş olur. Bu yüzden egemen güçler arası en büyük rekabet buradadır. Rekabeti kazanan güç yeni neslin algı merkezini kendi ideolojisine uygun kodlar.
Örneğin Hıristiyan bir toplumda doğup, Hıristiyan olan bir çocuğu düşünelim. Bu çocuk daha baştan kendi dininden olmayanlara karşı ön yargılı olacaktır. Hıristiyan olmayan bir insan ile karşılaşsa, gözleri bir insan görecek, kulakları insan sesi duyacak ama algı merkezindeki ön yargı derhal devreye girecektir. Ön yargısı nedeniyle onu yalnızca insan olarak algılamayacaktır. Onun kötü, tehlikeli, düşman vb olduğuna hükmedecektir. Kendine kutsal olarak gösterilen şeyleri sorgulamayacak, onlara toz kondurmayacak, eleştirilmesinden rahatsız olacaktır.
Her insanın daha çocukluğunda algı merkezine doğrular, yanlışlar, iyiler kötüler kodlanıyor. İşin hazin tarafı kodlanmış olduğunun farkına varamayanlar, bu bilgilerin kendine ait olduğunu sanıyorlar. Dahası tüm seçimlerini özgür iradeleri ile yaptıklarını iddia ediyorlar. Bu halleriyle hayatlarını, birilerinin değirmenine su taşıyarak heba ediyorlar. Tabii bu durumdan memnun olanlar, onların böyle kalmasını sağlamak için ince ince gerekenleri yapıyorlar.
Günün birinde benim neyi nasıl algılayacağıma birileri karar vermiş. Ben de onların kararını uygulayan biri haline gelmişim, ben bu halimle özgür değilim diyebilenler özgür olmanın yolunu arayacaklardır. Kafasındaki tüm ön yargıları sorgulayacak ve bir çıkış yolu bulacaklardır.