Bir insan neye olumlu neye olumsuz der?
Bir şeyin olumlu ya da olumsuz olduğunu nasıl bilir veya nerden öğrenmiştir?
Herkesin olumlusu başka, olumsuzu başka olabilir mi?
Yukarıdaki soruları yanıtlayacak olursak; olumlu ve olumsuz kavramı öğrenilmiştir. Yöreden yöreye, devirden devire değişebilir. Örneğin bir Alman’a ayı gibisin dense sevinirmiş. Çünkü ona ayı gibi güçlü kuvvetli dendiğini düşünürmüş. Bir Türk’e ayı gibisin dense o bunu sen yabanisin anlayacak ve kızacaktır. O zaman olumlu ya da olumsuz denilen şeyler bir başka bakış açısıyla birbirine dönüşebilecek yapıdadır.
Kendine öğretilenleri sorgulanmadan aynıyla uygulamaya kalkışanlar, olumlu denilene olumlu, olumsuz denilene olumsuz demeyi sürdüreceklerdir. Bu tutum yüzünden hem kendisi hem de çevresi ciddi sıkıntılar yaşayacaktır. Şöyle ki; çevresindekilere benim olumsuz bulduğum şeyleri yapmayın bunlar beni rahatsız ediyor diyecektir. Bunu doğru kabul ettiği için bu isteğini uygulatmak isteyecektir. Hatta bu konuda gücü nispetinde baskı yapacaktır. Örneğin; Kadın şöyle yapmalı, erkek böyle yapmalı diyen bir insan yakınlarını sınırlamış ve onları zorlamış olduğu için sıkıntı yaratır.
Bu insanlar asıl büyük sıkıntıyı kendileri çekerler. Şöyle ki; ona göre başkalarının kıyafeti, konuşma şekli, hal ve hareketleri, ahlakı, kurallara uyuş biçimi velhasıl neye bakarsa baksın, onu olumlu ya da olumsuz diye etiketleyecektir. Olumsuz diye etiketlediği ne kadar çok şey varsa o kadar çok sinirlenecektir. Neredeyse her zaman sinirli olan biri olacak zerre kadar huzur bulamayacaktır. Bir insan için huzursuzluktan ala sıkıntı var mıdır?
Olumsuzu olumluya çevirmek mümkün müdür? Mümkün olsa bu doğru bir hamle değildir. Çünkü bir şeye olumlu demek, ona benzemeyene olumsuz demek olacağından bir faydası olmaz. O yüzden nötr yani tarafsız, yansız olmanın yolu aranmalıdır. Bunu yapabilenler olan bitene tarafsız kalacak, hoş görecek, sıkıntı yapmayacaktır.
Nötr olabilmenin yolu, kafadaki olumlu, olumsuz kavramlarını sorgulamak ile başlar. Sorgulayanlar; herkes kendi doğruları ile yaşar, yaşamalıdır, insan hakları bunu gerektirir, ilkesini kabul edebilirler. Bu ilkenin yürüyebilmesinin tek şartı; kimse kimseye sen de benim doğruma uyacaksın dememesidir.
Nötr olmayı başarabilenler, ‘Herkes bildiği gibi yaşasın’ der ve bir kenara çekilip, kendi doğruları ile keyifle yaşar.