7 Aralık 2024 Cumartesi

NEDİR BU ÖFKE, BU NEFRET  

Hüseyin Güdücü

28-04-2022
Bize yazmak için tıklayınız.

            İnsanın en temel ihtiyacı hayatta kalmaktır. Kendince hayati tehdit algıladığına inanan insan öfkelenir. Öfke duygusu vücudu güçlendiren hormonların salgılanmasını tetikler. Bu hormonlarla güçlenen vücut kendini korumak güdüsüyle savunmaya ya da saldırmaya geçer. Bu yüzden öfke duygusu hayatta kalma bakımından önlemidir.  

            İnsanın temel ihtiyacı can güvenliği olduğu için ilk iş bunu temin etmenin derdine düşer, diğer her şey ikinci planda kalır. İkinci planda daha iyi bir yaşam talebi vardır. Daha iyi bir yaşam talep edenler düşünür, sorgular, anlamaya kavramaya çalışır. Kavradıkça mevcut düzenin kendini sınırladığını fark eder. Sonra da bu sınırlardan kurtulmak için itiraz eder, gerekirse başkaldırır.  

Yöneticiler başkaldıran birey istemedikleri için fertlerin daha iyi bir yaşam aramasını önlemeye çalışırlar. Bunun için özellikle doğu coğrafyasında; vatanımız tehdit altında, beka sorunumuz var vb propagandası yapılır. Can güvenliğini tehdidi sürekli gündemde tutulur. İnsanları itaat ettirmek amacıyla sürekli korkutan yönetim anlayışı korku ve nefretin birinci nedenidir.  

İkincisi; aileler çocuklarına, onları gayrete getirmek amacıyla; sizin işiniz zor, devir değişti, eskiden ekmek aslanın ağzındaydı şimdi karnında. Kıran kırana bir rekabet var, eğer biraz tökezlersen hemen işten atılırsın çünkü senin yerine daha ucuza çalışacak yığınla eleman var vb. diyorlar. Bu çocukta ‘Eğer işimi kaybedersem para kazanamam parasız yaşanmaz’ düşüncesiyle can güvenliğim tehdit altında algısı yaratıyor.    

Zaten insan öleceğini bilen tek canlı olarak inceden inceye ölüm korkusunu devamlı yaşıyor. İnsanın içindeki bu ince korkuyu hem yöneticiler hem de ailesi körüklüyor. Bunun öfkeye, nefrete dönüşmeme ihtimali var mı? Olmadığı için insanlar barut gibi!  

Korku, öfke, nefret taşıyan birinin bir başkasını sevmesi ne kadar olasıdır? Korkunun hakim olduğu kalpte sevgi yeşerir mi? Ne yazık ki yeşermez, yeşermiyor. O zaman evlilikler, beraberlikler neyin nesi?  Hepsi korkunun eseri!  

 Herkes korkusunu azaltacak, güvenecek, yaslanacak birini arıyor. Evlenmek veya birlikte yaşama bu amaca oldukça uygun düşer. Çünkü biriyle evlenen, hiç olmazsa birinin eşi, birilerinin annesi ya da babası oluyor. Böylece birileri onu kabul etmiş olur Ayrıca ihtiyaç duyulan biri haline geldiği için sevildiğini zanneder. Bu his korkusunu biraz perdeler ve kendini iyi hisseder.  Aksi halde kimse tarafından sevilmediği, önemsenmediği hissiyle yaşamak korkularını iyiden iyiye artıracaktır. Tabii bu tür birliktelikler tedavi için değil, telafi için olduğundan insanı kokusundan arındırmıyor.  

YORUM YAZ
BU YAZI HAKKINDA YAPILAN YORUMLAR
Okur yorumları, kişilerin kendi görüşleridir. Bu yorumlardan sorumlu değildir.
YORUM YAZ
Hüseyin Güdücü - Diğer Yazıları
Bütün Hüseyin Güdücü Yazıları