TUTUNDUĞUNUZ DAL SAĞLAM MI?

Hüseyin Güdücü

26-12-2004
Bize yazmak için tıklayınız.
            Bir gün bir derviş, köyden köye yürüyormuş. Akşam olmuş, karanlık çökmüş ama yürümeye devam etmiş. Bir ormana girmiş ve yolunu kaybetmiş. Belki bir yol bulurum umuduyla yürümeyi sürdürmüş. Derken, karanlıkta ayağı boşluğa gelmiş, tam düşecekken bir ağacın dalına tutunmuş. Tutunmuş ama ayağı havada kalmış. Altta belki bir uçurum vardır diye dalı sıkı sıkıya tutuyormuş. Ağaca tırmanmaya çalışmış, tırmanamamış. Uzun süre dala tutunmaktan iyice yorulmuş Elinde can kesilince, yaratana sığınıp, kendini bırakmış. Bırakır bırakmaz ayağı yere temas etmiş. Meğer ayağının altındaki çukurluk yarım metre kadarmış. Kendini uçurumun kenarında sanıp korkan adam, durumun hiçte öyle olmadığını görünce, sevinçten oynamış. Tıpkı hikayedeki gibi, İnsanlar, hayata bağlanmak için; içgüdüsünü, sezgisini, inancını, aklını, bilgisini, tecrübesini harman ederek, kendine tutunacak bir dal buluyorlar. Biz buna yaşam tarzı diyoruz.  Bir kez güvendikleri tarzı bulduklarında, asla o tarzı bırakmak istemiyorlar. Zira o tarzı bırakırlarsa başlarına bir felaket geleceğinden korkuyorlar. ‘Tutunduğum dalı bırakırsam sonum felaket olur,’ düşüncesi insanları dehşete düşürdüğü için, kimse tutunduğu dalı sorgulamıyor. Sıkıntılı zamanlarında, ‘Acaba sıkıntılarımın nedeni, tarzım olabilir mi?’ diye düşündüğü oluyor. Azıcık tarzını değiştirmeye niyet ediyor ama iş adım atmaya gelince hemen vazgeçiyor. Hele bir de, bir hayalperestin başına gelen bir felaketi gördüyse, bu istisnai örneği, kendi tarzının doğruluğunu tasdik için kullanıyor. Bu ve benzer örnekleri göz önüne alarak kendi düşüncesini iyice perçinliyor. İşte bu yüzden olsa gerek, insanlar yaşam tarzlarını değiştirmeye kolay kolay yanaşmıyorlar. Oysa bugün yaşanan sıkıntıların çoğu, bir dalı sağlam tutma çabasının yorgunluğudur. O halde sıkıntısı olan, ‘benim tarzım huzurlu bir yaşama el vermiyor’ diye düşünüp, kendini sorgulamak durumundadır.  İnsanlar böyle yapmak yerine, çevresini sorgulamaya kalkışıyorlar. Bu ‘Ben değişemem, dünya değişsin,’ demekten başka bir şey değildir. Hoş, bazıları, ‘dünya değişsin,’ diyebilir. Ancak hem yapıştığı dalı sağlam tutmaktan yorulacak, hem de çevresiyle uyum, uzlaşma sağlayamadığı için gerilecektir. Bir başka deyişle, yorgun ve gergin bir yaşamı tercih etmiş olacaktır.  Ondan sonra da, her gün sabahtan akşama, başkalarından şikayet ederek, kendini daha çok yoracak ve gerecektir. Uçurumdan aşağı düşmekten korkup, tutunduğu dala sıkı sıkıya yapışanlar, bir kez ellerini bıraktıklarında hiçte uçurumun kenarında olmadıklarını göreceklerdir. Sadece biraz cesaret.  
YORUM YAZ
BU YAZI HAKKINDA YAPILAN YORUMLAR
Okur yorumları, kişilerin kendi görüşleridir. Bu yorumlardan sorumlu değildir.
YORUM YAZ
Hüseyin Güdücü - Diğer Yazıları
Bütün Hüseyin Güdücü Yazıları