Babasıyla hayvanat bahçesine giden çocuk, kuşları balıkları gezerken çok mutluymuş. Sırda aslanlara gelince kükreyen aslandan korkmuş. Babası, “Neden endişelendin?”
Küçük çocuk babasına dönüp; “Baba bu aslan kafesi kırıp dışarı çıkar ve seni yerse, ben eve giderken kaç numaralı belediye otobüsüne bineceğimi bilemedim de ondan endişelendim.”
“Dürüst bir insan daima çocuk kalır,” demiş Sokrates. Her çocuk masum, sade ve dürüsttür. Çocuğun doğası böyledir. Anne babalar böyle bir çocuğun kolayca kandırılacağını, ensesine vurulup lokmasının alınacağından korkarlar. Bu yüzden çocuğu toplumda başarılı olacak şekle sokmak isterler.
Anne babalara göre; günümüzde kıran kırana rekabet vardır, başarı rakiplerin önüne geçmektir. Rakipleri alt etmenin yolu cin fikirlilik yani kurnazlıktır. Her ne pahasına olursa olsun başarı istendiği için başkasının önüne geçmek için her yol mubahtır. Her şey mubah olunca hile, hurda, yalan, dolan olağandır. Hal böyle olunca; hak hukuk, erdem, ahlakın rafa kalkmasının zerre önemi yoktur.
Bugün bu görüş çok benimsenmiş durumdadır. Aslında çoğumuzun aklına da yatar. Mevcut rekabetin içine giren çocuk yaşamını kazanacak bir iş sahibi olur diye hesap ediliyor ve böyle yapılıyor. Herkes bol kazançlı meslek talep ettiği için çocuğun yeteneği ve ilgisi bile göz ardı ediliyor. Sonuçta çoğu yetenekli olmadığı alanda ve sevmediği işi yapıyorlar. Böyle bir yaşam oldukça sıkıntılı olduğu için emeklilikte rahata kavuşacakları hayaliyle yaşıyorlar.
Kurnaz bir yaşam görünüşte başarı sağlıyor ama sıkıntı yaratıyorsa ne yapmalı?
Aklı kabaca ikiye ayırıyorlar. Birincisi pratik akıl, kurnazlık, ikincisi teorik akıl, saf akıl. Pratik akıl gündelik yaşamda çok işimize yarar. Neyi nasıl yapacağımızı, neyin lehimize neyin aleyhimize olduğunu çabucak görmemizi sağlar. Teorik akıl ise anlayış, kavrayış, derinlik tatmin sağlar.
Pratik akıl gerektiği yerde gerektiği kadar kullanılmalı. Çocuklara kurnaz olmaları öğretiliyor ama çoğu kurnazlığı benimsiyor. Her daim pratik aklı kullananlar kendilerine ideal olarak gösterilen kişi gibi yaşamış olurlar asla derinleşemezler.
Derinleşmek teorik akılla mümkündür. Akıl sayesinde insana kendini bulur. Kendini bulanlar, kendi doğasına uygun yaşardıkları için; kendisiyle barışık, kendisiyle arkadaş, kendisiyle mutludur. Bir ideale ulaşma çabasından uzak sade bir hayat yaşarlar.