İnsan ilişkileri, karşılıklı yarar ilkesi ile yürür. Taraflar birbirlerine prensip olarak, karşılıklı yarar sunmayı teklif ederler. Hemen her yerde olduğu gibi burada da kurnazlık işin içine karışır. Kurnazlar az verip çok almak isterler. En bilinen taktikleri, dünyaları vaat edip küstürmeden kullanmaktır. Kurnazlığı hemen her insan sezer. Sezer sezmesine de, ilişkileri bozmanın daha büyük soruna yol açacağını düşünerek idare etmeye çalışır. Elbette idare etmenin bir ölçüsü vardır. Kullanılmak, aldatılmak, enayi yerine konmak dayanılmaz hale gelince, kişi isyan eder.
Bu isyan, yarar uğruna ilişkiye muhtaç olmanın isyanıdır. Yarar uğruna özgürlüğünden vazgeçmenin isyandır. Hatır gönül uğruna taviz vere vere tükenmeye yüz tutmanın isyanıdır. Kendini feda etmenin hiçbir şeye değmeyeceğini fark etmenin isyanıdır. Akrabalık, komşuluk, eş, dost, büyük, küçük adına, insanlara eyvallah etmenin yükünün canına tak etmesinin isyanıdır.
İsyan etmek için bunca sebep varken, büyük çoğunluk neden isyan etmez?
İsyan etmek, kimseye müdanam yok diyebilmektir. Kendi düğümümü kendim çözerim diyebilmektir. Ben bana giydirilen kalıbın adamı olmak yerine, içimden geldiği gibi yaşamak istiyorum diyebilmektir. Kendi yağımla kavrulmanın bedeli ne ise onu ödeme yiğitliğini göstermeye hazırım diyebilmektir.
İlişkiler sayesinde kendine güvenli ve konforlu bir yaşam sağladığını sanan büyük çoğunluk, isyan edecek yiğitliği gösteremez. Çünkü isyan ederse hazır düzenini yani güvenliğinin ve konforunun riske gireceğini sanır ve bundan çok korkar Oysa her şeyin, kişinin kendisinde bittiğini günü geldiğinde muhakkak öğrenecektir.
İlişkide insanın değerini belirleyen, insanın kendisi değil, konumudur. Mevcut ilişki düzeni, iyi konumda olanların, yani güçlülerin düzenidir. Bu düzenin sürmesi için güçsüzlerin kendini kullandırması lazımdır. Onun için güçlüler, kendini kullandıranlara aferin vererek teşvik ederken, karşı çıkanları, ‘Sürüden ayrılanı kurt kapar’ diye korkuturlar. Bu yüzden ilişkide sevgi yoktur. İlişkiler almak için, sevgi vermek içindir. Korkunun sevgi yokluğu olduğunu göremeyen büyük çoğunluk, korkudan kurtulmanın yolunun arka edinmek olduğunu sanır. Böyle sandığı için ilişkilere tutunur.
Korkunun sevgi yokluğu olduğunu fark edenler, sevmenin yolunu ararlar. Sevmenin yolu; sürüden ayrılmak, yalnız kalmaktır. Sürüden ayrılan, ilişki yönetmekten başını kaldırabilir. Kafası sakinleşince kalbinin sesini duymaya başlar. Kalbini sesini duyanlar hesabı bırakırlar. Hesap olmayınca başkalarına muhtaç, bağımlı olmazlar. Kimseye bağımlı olmamak, kimseye ihtiyaç duymamak, kimseden bir şey beklememektir. İnsanlara bir şey beklemeden içinden geldiği gibi davranmak, bahtiyarlık değil de nedir?