HUZURSUZLANMAK  

Hüseyin Güdücü

09-12-2021
Bize yazmak için tıklayınız.

            Albert Einstein, arkadaşları evine geldiğinde coşar, onlara bir şeyler anlatır, şakalar yaparmış. Eve sıkça gelen bir adam bir şey fark etmiş. Einstein ne zaman hikaye, fıkra anlatsa, şakalar yamaya başlasa, eşi hemen yün örgüsünü eline alır, örgüye başlarmış. Bu durumu çok merak eden adam, bir gün Bayan Einstein’a neden böyle yaptığını sormuş.  

            Bayan Einstein; “Ben onun anlattığı hikaye, fıkra ve şakaları defalarca duydum. Aynı şeyleri duymaktan sıkılıyor ve huzursuzlanıyorum. Ancak bu halimi göstermek kabalık olacağı için kendimi işe veriyorum, işe dalınca huzursuzluğum nispeten azalıyor.”  

            Can sıkıntısı huzursuzluk yaratır. Huzursuzluk çok rahatsız edici bir duygu olduğu için insanlar derhal ondan kurtulmak isterler.  

Yavan, bayat esiriler yapan, evinsiz konuşan, karamsarlık yayan insanları dinlemek zorunda kalanlar, sıkılırlar ve huzursuz olurlar. Bu durumdaki insanın iki seçeneği vardır. Birincisi huzursuzluktan kaçınmak için ortamı değiştirmek, bir işle meşgul olup dikkatini başka yere yönlendirmek veya konuşanı susturmak, ikincisi ayıp olur diyerek katlanmak.  

Huzursuzluğu yaşayan beden, katlanmak isteyen zihindir. Zihin kurnaz davranır, ona göre, ‘olması gereken’ yapılmalıdır. Zihin,  ‘Katlanmayıp düşman kazanmaktansa, katlanıp dost kalmak daha yararlıdır,’ diye hesap eder. Hesap mantıklı görünür ama huzursuzluğu yaşamanın maliyeti göz ardı edilmiş olur.  

Zihin ‘yarar’ uğruna; sıkıldığını, huzursuz olduğunu gizlemeyi yeğler ve bunu becerir. Beden böyle bir şey bilmez. Beden huzursuz olduğunda bunu muhakkak belli eder. Bu yüzden beden asla yalan söylemez derler.  

Bu durumda insan yalan nedir bilmeyen bedenine göre mi, yoksa duruma göre hareket eden zihnine göre davranmalıdır? Sosyal ilişkileri sürdürmek, yararları ve çıkarları gözetmek, toplumun onayını kazanmak için doğrusu zihnin kurnazlığına ihtiyaç vardır. Sağlıklı olmak, huzurlu olmak için de bedenin uyarıları dikkate alınmalıdır.  

Hani derler ya, ‘Köpeğin önüne ot, eşeğin önüne kemik atmayacaksın,’ tıpkı o hesap, zihni gerektiği yerde gerektiği kadar kullanmak, bedeni de ihmal etmemek gerekir.  Zihne uyup bedenin uyarılarını dikkate almayanın, deva bulmaz hastalığa yakalanma ihtimali hiç de az değildir. Hal böyle olunca; kimi yarar, toplumsal onay için kendini harcamayı, kimi de bedenin uyarılarını dikkate alıp huzurlu olmayı tercih eder.  

YORUM YAZ
BU YAZI HAKKINDA YAPILAN YORUMLAR
Okur yorumları, kişilerin kendi görüşleridir. Bu yorumlardan sorumlu değildir.
YORUM YAZ
Hüseyin Güdücü - Diğer Yazıları
Bütün Hüseyin Güdücü Yazıları