Hindistanlı usta Ekhath, elli kişilik ekibiyle hac yolculuğuna hazırlanıyormuş. Bu esnada bir adam yanına gelmiş, “Efendim benim namımı herkes bilir ve bana değer vermezler. Ben sizin şefkatinize sığınmak istiyorum. Ne olur beni de yanınıza allın,” demiş. Usta; “Sen çok ünlü bir hırsızsın. Seni yanıma almak isterim ama yol arkadaşlarımı düşünmek zorundayım. Bana yolculuk esnasında bir şey çalmayacağına söz verirsen seni yanıma alırım. Yolculuk bittikten sonra istersen sözünden dönebilirsin.” Adam, “Sözüm söz. Şefkatin için minnet borçluyum” deyince, usta bunu yanına almış.
Yolculuk başlamış, akşam olunca bir yerde konakmışlar, sabahına hırsızlık vakası olduğu ortaya çıkmış. Kimisinin parası, kiminin değerli eşyası çalınmış. Araştırmışlar, birinin parasını ötekinin çantasında, diğerinin değerli eşyası başkasının cebinde bulmuşlar. İki gün aynı şey olmuş ve kimse bunun nedenini anlayamamış. Çünkü ortada kaybolan bir şey yokmuş, sadece yeri değiştirmiş. Üçüncü gün Usta, olan biteni öğrenmek için, gece boyunca uyumadan ve kafileyi gözlemiş. Gece yarısı, ünlü hırsızın, eşyaların yerini değiştiğini görmüş ve “Ne yapıyorsun? Hani söz vermiştin, sözünü unuttun mu?” diye çıkışmış. Hırsız; “Hayır sözümü unutmadım. Bir şey çalmıyorum, sadece yer değiştiriyorum. Bu benim işim, bu saatler uyanık oluyorum ve pratik yapıyorum. Bu benim alışkanlığım.”
Usta; “Tuhaf adamsın. Her sabah senin yüzünden iki, üç saat kaos yaşanıyor ve zaman kaybı oluyor.” Hırsız, “Ustam bana bu kadar taviz verin, bu benim alışkanlığım, değiştiremiyorum.”
Ustanın mahiyetine giren hırsız, alışkanlığından vazgeçememiş. İnsanlar da alışkanlıklarından vazgeçemiyor, değişemiyor, dönüşemiyor. Neden dönüşemiyor dersiniz?
İnsan toplumsal bir canlıdır. Toplum, yeni doğanı; aile, din adamları ve eğitim-öğretimle bir kalıba dökerek kendine yararlı hale getirir. Eğer kişi kalıbının adamı olursa, toplumdan saygı görür, olmazsa eleştirilir, ayıplanır. Toplumun tepkisinden korkan insan genellikle uslu çocuk olmaya gayret eder.
Uslu çocuk olmak, toplum kurallarına bağlılığı alışkanlık haline getirmekle mümkündür. Büyük çoğunluk bu hazır paketi bir ilke kabul eder. Zira uslu çocuk olarak, toplumun takdirini kazanmış, kendine güvenli bir yaşam sağlamıştır. İşin püf noktası tam burasıdır. Bu güvenli yaşam riske edilmeli mi, yoksa asla edilmemelidir?
Güvenli yaşam alanımı asla riske edemem diyenler, hiç istiflerini bozmadan, her türlü değişim ve dönüşümü reddederek kendilerini korumaya alırlar. Bildikleri gibi, alıştıkları gibi, yaşamayı marifet bilirler. Tolumun verdiği kalıbı dar bulanlar, bunu genişletmek için değişimi, dönümü talep ederler.