Zen manastırında bir mürit, ustasına: “Soğuk ve sıcaktan nasıl kaçınabiliriz?” diye sormuş. Zen öğretisinde metafor kullanma geleneği vardır. Bu soru da metaforik bir sorudur. Soruda kastedilen; “Haz ve acıdan nasıl kaçınabiliriz?”
Usta; “Isın ve üşü!”
İnsan doğal olarak acıdan kaçınır. Kaçınmak isteyen müridine, Zen ustası, üstüne üstüne git, yani bizim tabirimizle; ‘Çivi çiviyi söker,’ diyor.
Acıdan kaçınmak anlaşılır bir şey ama kaçınmak acıyı ortadan kaldırmaz. Üstelik acıdan kaçınma talebi insanın elini ayağını bağlar. Zira ne yaparsan yap, az ya da çok, bir zahmeti, zorluğu, acısı olacaktır. Güzel bir yemek için bile, önce malzemesini temin etmek, sonra malzemeleri pişmeye hazır hale getirmek, sonra da kıvamında pişirmek gerekir. Bunların hepsi zahmet, zorluk ve acıdır.
Neye adım atarsak atalım, ne yana gidersek gidelim kaçınılmaz olan acıdan yine de kaçınmaya çalışanlar vardır. Bunların yapabileceği tek şey, acıyı bastırmak, ona sağır davranmaktır. Bu tıpkı çocukların birbirlerine vurma oyunu oynarken, acısını arkadaşından gizlemek isteyen çocuğun; ‘Acımadı ki, acımadı ki!’ demesine benziyor. Üstelik bastırılan duygular büyür. Durduğu yerde durmaz, ya rüyalarımıza girerek, ya da zihnimize musallat bir fikir olarak, gelip gidip kendini hatırlatır durur.
Acıdan kaçınanlar acaba hazdan da kaçınmış olduklarının farkında mıdır? Zira ‘Emeksiz yemek olmaz’ misali; zahmetsiz bir hazza ulaşılamaz.
Acı kendini en fazla değişim, dönüşüm, gelişim esnasında gösterir. Çünkü insana alışık olduğu hayatı yaşamak güvenli, kolay ve konforlu gelir. Kendisinin inşa ettiği güvenli ve konforlu yaşamın değişmesi halinde, meydana gelecek belirsizlikten çok korkar. Çünkü belirsizlik onun nazarında; istikrarsızlık, bozulma, çürüme, kargaşadır. Bu yüzden değişim, dönüşüm, gelişme gözüne çok sancılı görünür. Oysa insan geliştikçe bastırdığı acılarla yüzleşir ve onların baskısından kurtulur. Acıdan kaçınmak için adeta adım atmaktan kaçınan kişinin yaşamı ölü yaşamdır.
Dolu dolu yaşamak isteyen, acıyı da hazzı da kabul etmek ve onları hayatın bir parçası görmek durumundadır. Gürül gürül yaşamak isteyen, acının üzerine gözü kara gitmelidir. Acı olmadan haz, üzüntü olmadan mutluluk olmaz, olsa da kıymeti olmaz.