Bu yazımda biraz kendimden bahsedeceğim. Kişinin kendisinden bahsetmesi tercih ettiğim bir davranış değil ancak bu yazıda sizlerle paylaşacağım kitaplarım için kanıt gerekiyor.
12 yıl Denizli SSK Hastanesinde Klinik Biyokimya Laboratuvarı yöneticiliği yaptım. Bu arada, bilimsel, yönetsel ve eğitim-araştırma konularında ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarında kuruculuklarım ve üyeliklerim var. Uluslararası bilim ve meslek federasyonunda Türkiye delegeliğini yürütmekteyim.
SSK Hastanesinden sonra Pamukkale Üniversitesinde göreve başladım. Sağlık alanında tıp fakültesi, sağlık bilimleri enstitüsü ve sağlık hizmetleri meslek yüksekokulunda müdür, müdür yardımcılığı, bölüm ve anabilim dalı başkanlıklarında bulundum. Bu tür kurucu ve yöneticilikler yanında üniversitenin Bologna Eşgüdüm Komisyonu Başkanlığı, kalite koordinatörlüğü ve kalite merkezi müdürlüklerini sürdürdüm.
Bu görevler sırasında ISO Kalite Standartları ve Mükemmellik Modelleri eğitimleri de aldım. Hangi konuda eksik isem o eğitimi tamamlamaya çaba gösterdim.
Tüm bu eğitimler gönüllülük temelinde yürütüldü. Ülkemizde, özellikle kamuda, yönetici olunca sizi yöneticilik fonksiyonları açısından değerlendirmiyorlar. Yöneticilik yetkinlikleriniz konusunda da değerlendirilmiyorsunuz. Hatta şart olan yönetim fonksiyonlarını yürütürseniz rahatsız olunuyor. Yönetim Bilimi diye bir alanın olduğu konusu çok dikkate alınmıyor. Hangi alan olursa olsun o alanın yönetimi ilkelerini öğrenmek şart.
40 yılı aşan çalışma süremde hizmet, araştırma ve eğitim alanlarında “risk ve kalite temelli sistematik çalışma” konusunun iyileştirmeye açık en önemli alan olduğunu gözlemledim. Aslında gerçek hayatta yaşadıklarımız bu yaklaşımın ortak benimsenmemiş olmasına dayanıyor. Yüksek potansiyele sahip olan bir toplumuz. Ancak temelde bazı şeyleri düzgün yapamıyoruz. Özellikle takım çalışmalarında başarılı olamıyoruz. Tüm yaşananlar bunun kanıtı.
Şimdiye kadar çeşitli şekillerde idare edildi. Ancak Dijitalleşme, sistematik olmayan işlerin ayrıntısına inemeyenleri hiçbir şekilde affetmiyor. Risk, kalite ve süreç temelli yönetim modelini, tüm kuruluşların benimsemesi şart görünüyor. 1969-1974 arasındaki eğitimimizde süreç temelli yönetim ile son ürün kalite kontrol ve bilgisayar programlama dili (şimdi kodlama deniyor) öğretildi. Yaklaşık 50 yıl önce bize öğretilen bu bilgiler, ABD için o tarihlerde yakın gelecekte kullanılması öngörülen bilgi ve becerilerdi. Ancak üniversitemde bizlere kazandırılanların halen ülkemizde yaygın yerleşmediği gözleniyor.
Tüm bu çalışmalar ve deneyimlerden kazandığım bilgileri üç kitapta toplamaya karar verdim. Bunlar:
“Süreç Temelli Yönetim” başlıklı kitabım basıldı. www.nobelyayin.com sayfasından erişilebiliyor. Elektronik olarak satın alınabildiği gibi D&R, Remzi Kitapevleri, Pandora, Dost Dağıtım vb. dağıtım ve satış noktalarından da satın alınabilir.
Asıl önemlisi; yönetici, çalışan, uzman ve öğrenci olarak neyi, ne kadar bilmeliyim? Yöneticiler olarak “Hangi basamaklar için konu alanı uzmanına ihtiyacım var? Sorularına yanıt bulabileceksiniz.
Takım çalışmalarında üyelerin bilgi düzeylerinin yeterli olmaması ve ortak terminolojinin bulunmaması en büyük zorluklardır. Bu kitap ile süreç yönetim konusundaki zorlukların aşılması amaçlandı.
Konu alanı uzmanlarına ihtiyaç yerleri de belirlenmekte. Bu bağlamda, kitap hiçbir uzmanın yerine geçmemekte. Ülkemizde, yaygın bir inanış var, “Ben bunu okudum benim alanım” yaklaşımı. Bu nedenle kendimden bir miktar bahsettim. Bilgi hızla değişiyor. Diplomalar eskiyor. Süreç temelli yaklaşım her sektörde bilinmesi gereken ortak konu.
Akademisyen olarak topluma karşı görevlerimden birisini daha yerine getirmeyi amaçladığım bu kitapların, yararlananlara çok fayda sağlayacağından emin olduğumu söyleyebilirim.
Uzun yıllardır sürekli yaşadığımız, takımlardaki bilgi açıklığı zorluklarının aşılması temennisiyle…
İyi bir hafta diliyorum.
Sağlıklı, Sevgi ve Saygıyla kalın.