Ali at yarışında büyük para kazanınca, arkadaşı Hasan, “Bu işin formülün nedir, bana anlatır mısın?” diye sormuş.
Ali; “Çok kolay oldu. Rüyamda bana tiyo verildi. Ben de ona göre oynadım ve kazandım.” Hasan; “Rüyada mı?” demiş hayretle.”
Ali; “Üçlü bahis oynayacağım ama üçüncü atı bir türlü tahmin edemedim. Gece rüyamda bir melek geldi. Seni bereketlendirmeye geldim Ali, seni yedi çarpı yedi kez bereketlendirmeye geldim,” deyip durdu. “Sabah uyandım, meleğin söylediklerini çözmeye çalıştım. Yedi çarpı yedi yetmiş dokuz eder. Öyleyse bana yetmiş dokuz numaralı atı işaret ediyor deyip, o ata oynadım. Böylece meleğin yardımıyla bahsi tutturdum ve kazandım.”
Hasan; “İyi de yedi çarpı yedi kırk dokuz eder, yetmiş dokuz etmez ki!”
Ali; “Tamam sen matematikçi olmaya devam et.”
İnsanın aklı ve duyguları vardır. Günümüzde akıl çok ön plana geçmiş, duygular yok sayılır hale gelmiştir. Akıl her an kazanmak, yenmek, fethetmek ister. Adeta ‘Vur, kır, parçala, bu maçı kazan,’ diye bağırmaktadır.
Akıl ön plana geçince, duygular; zayıflık, acizlik, amaca giden yolda engel gibi görülüyor. Akıl padişah olunca duyguları bildik yöntemle yöneteceğini sanıyor. Akıl duyguları; mantık yürüterek yöneteceğini sanıyor. Bu yüzden, duyguları eşya gibi alıp satarak ya da takas ederek kazançlı çıkmayı hedefliyor. Tabii çuvallıyor. Çünkü kalp mantıktan anlamaz. Onun için ‘Gönül bu ota konmaz, boka konar,’ derler. O sadece hoş olmak
Aklı padişah yapanlar, duyguları yok saymanın, görmezden gelmenin, bastırmanın bedelini ağır öderler. Çünkü duygular bastırmakla yok olmazlar. Aksine bastırılan duygular daha güçlenirler. Eğer bir şekilde tatmin edilmezlerse gün gelir, öfke patlaması, cinnet ya da hastalık olarak ortaya çıkarlar.
Akıl ile kalp rakipmiş gibi görülüyor. Toplum aklı ön plana almak gerektiğine, olması gerekenin bu olduğuna inanıyor. ‘Olması gerekeni’ benimseyenler; yaptıklarının içlerine sinip sinmediği ile ilgilenmiyorlar. İçine sineni, olması gerekene kurban edenlerin, gönlünün hoş olması mümkün değildir.
İçine sineni, olması gerekene kurban edenler; eğer kulak verirlerse kalbinin acı feryadını duyacaklardır. Kalbine kulak verenler kalbi ile iletişime geçecek, akıl ile kalbi dengelemeye çalışacaklardır. Bunu yapabilenler akıl ile kalp arasındaki rakipliği, rekabeti sona erdirip bir olacaklardır.