Gölde yüzen bir adam bir anda, “İmdat! Yardım edin, lütfen yardım edin. Ben yüzme bilmiyorum, ben yüzme bilmiyorum,” diye bağırmaya başlamış.
Göl kenarında oturmuş çayını içmekte olan bir adam da; “Ben de yüzme bilmiyorum ama seninki avazım çıktığı kadar bağırmıyorum. Sen ne diye bağırıyorsun?” demiş.
Göl kenarında oturan adam, bağıranın hangi bağlamda bağırdığını hesap edemiyor yani halinden anlamıyor. Kendi aklınca, kendi bağlamına göre bir fikir yürütüyor. Bu fikir yürütme ile kafasında oluşan tasarıma göre konuşuyor ve kendi tasarımının yanlış olabileceğinden hiç şüphelenmiyor. Oysa söyleyen başka bağlamda söylüyor. Tabii bu durum yanlış anlamalara, anlayışsızlığa, iletişim kazalarına yol açıyor.
Herkes kendi bağlamından baktığı için; aynı şeye bakanlar aynı şeyi görmez, aynı şeyi duyanlar aynı şeyi anlamaz. Bu durumu, ortak bir etkinliğe katılanlar hayretle fark ederler. Örneğin: aynı kitabı okuyan, aynı yeri gezen, aynı filmi izleyen, aynı sohbeti dinleyen insanlara izlenimleri sorulsa başka başka şeyler anlatırlar. Hatta öylesine farklı şeyler söylerler ki sanki aynı filmi izlememişler, aynı kitabı okumamışlar, aynı yeri gezmemiş aynı sohbeti dinlememişlerdir. Bunun nedeni her insanın alt yapısının başka başka olmasıdır.
Bu alt yapılar nasıl oluşur? İnsanların başlıca üç katmanı vardır. Birincisi düşünceler ve algılardan oluşan bilinç. İkincisi; anılar ve depolanan bilgilerden oluşan bilinç öncesi. Üçüncüsü; vahşi dürtüler, korkular, akıldışı istekler, toplumun kabul edemeyeceği cinsel arzular, utanç verici deneyimlerden oluşan bilinçdışı.
Bilinç dışını çocuğun doğduğu yörenin kültürü oluşturuyor. O yörede neler yasak, ayıp, günah ise onlar bilinçdışına gönderiliyor. Bilinci ve bilinç öncesini o kişinin zekası, aklı, eğitimi, kendi çabasıyla öğrendikleri, görgüsü, deneyimleri ile birlikte yine toplumun kültürü, yani dini, ideolojisi, örfü, adeti, geleneği, göreneği, belirliyor. Tabii bunlar herkeste farklı olduğu için insanlar bir birinden farklı oluyorlar.
İnsanların bakış açısını etkileyen bunca etmen olduğundan, bir insanın bir şeyi objektif görmesi mümkün değildir. Herkes her şeyi bu etmenler çerçevesinde görür, bu etmenler çerçevesinde değerlendirir. Bu yüzden aynı köylü olsalar hatta kardeş olsalar dahi kimsenin alt yapısı kimseye benzemez.
Böyle bakarsak aklın yolu birdir demek yerine aklın yolu bindir demek daha gerçekçi görünüyor. En iyisi, herkes istediği gibi akıl yürütsün, yeter ki başka birine zarar vermesin, demeyi öğrenmek gibi görünüyor.