İçgüdünün sözlük anlamı; canlıları, araya akıl, düşünce ve bilinç girmeksizin, kendilerine yararlı ya da gerekli bir takım eylemlere yönelten doğal duygu.
Bu tanımdan anladığımız, içgüdülerimiz; hayatta olmak, hayatta kalmak ve üreme amaçlarına hizmet ederek, beden sağlığımızı koruyan, bunu yaparken aklın müdahalesine bile izin vermeyen doğal duygumuzdur. Örneğin; yediğimiz gıdalardaki şekeri, proteini, yağı, vitamini, elementi, zehri ayırt edip, bunları uygun şekilde kullanarak vücuda yararlı hale gelmesini içgüdümüz sağlıyor. Hücrenin içindeki bilgide bir bebeğin cinsiyeti, cilt rengi, boyu, yakalanacağı hastalıklar hatta karakteri bile mevcut. Nefes alıp vermemiz, kalp atışının sayısı, göz kırma ve reflekslerimiz bizim hiç müdahalemiz olmadan mükemmel bir biçimde yürütülüyor.
Eğer aklımız, bilincimiz bu işleri içgüdü yerine ben yapmak istiyorum demiş olsa idi, yaşam mümkün olmazdı. Zira akıl göz kırpmayı unutursa, göz kurur, uykuda nefes almayı unutursa ve ölüm meydana gelir. İçgüdümüz hiçbir şeyi unutmadan her koşulda tüm bedeni takip etmekte ve hiçbir hata yapmadan yaşamın sürmesini sağlamaktadır.
İçgüdü, işini akla emanet etmez ama işlerin yolunda gitmesi için bedenin isteklerini akıla bildirir. Örneğin; enerji takviyesi gerektiğini bildirmek için acıktım, su isteğini bildirmek susadım, idrar torbası doldu boşaltmak lazım, kaka birikti atmak lazım yoruldum, üşüdüm, terledim, uykum geldi, korktum, üzüldüm, ağlayacağım, güleceğim, aşık oldum, seks talebim var, vb der.
İçgüdünün taleplerini yerine getirmek beden sağlığı bakımından gereklidir. Ancak aklın belirlediği toplum kuralları içgüdünün taleplerine müdahale eder. Toplum kuralları; ‘acıkma, susama, üşüme, terleme gibi talepler bile nezaketle dile getirilmeli,’ der, ‘idrar, kaka ve gaz çıkarmak için hem münasip yer ve zaman olmalı, hem de nezaketle söylenmeli,’ der, ‘üzülmenin, ağlamanın, gülmenin, korkmanın ölçülü olmasını ister,’ yoksa kınar, hele seks, sanki doğal değilmiş gibi ayıp, günah, suç gibi görülür.
Hal böyle olunca kişi içgüdüsünün talepleri ile toplum kuralları arasında sıkışıp kalır. O zaman kişinin önünde iki seçenek vardır. Birincisi, içgüdüsüyle barışık olanlar, ondan gelen taleplere uygun, yani doğal davranmanın yollarını bulacaktır. İkincisi, toplumun kurallarını esas alıp, içgüdüsünün talepleri ile mücadele edecektir.
Toplum kurallarını esas alanlar, aklıyla, içgüdüsüne müdahale etmeyi kendine iş edinirler. Böylece, kişinin aklı ile içgüdüsü kavgalı hale gelir. Bu kavga sürekli sıkıntı anlamına gelir. İçgüdüsüyle barışık olanlar, içgüdüsü ile aklını uzlaştırmanın yolunu ararlar.
Hüseyin GÜDÜCÜ
10.08.2016