Bir köyün ortak çeşmesinden içenler abıhayata(Ölümsüzlük) kavuşuyorlarmış. Bu çeşmenin mucizesini duyanlar gelip bu sudan sorgusuz sualsiz içiyorlarmış. Kuyunun suyu herkese yetecek kadar bol olmasına rağmen gün gelmiş bu çeşmeyi birileri sahiplenmiş. Çeşmenin etrafını çitle çevirmişler ve girişi ücretli yapmışlar. Daha sonra giriş kapısına kilit koymuşlar ve kuyuya kimin geleceğine dair kurallar koymuşlar. Çok geçmeden kuyunun suyuna çok zengin ve güçlü insanlar ulaşabilir hale gelmiş. Abıhayat suyu bu ayrıcalığa gücenmiş, öfkelenmiş abıhayat veren gücünü bu sudan çekmiş. Kuyuya hükmedenler öylesine meşgullermiş ki, suyun artık abıhayat sunmadığının farkına bile varmamışlar. Abıhayat sunmayan suyu satmaya devam etmişler. Gerçek gücün yitip gittiğini pek az kimse fark etmiş.
Fark eden ve durumdan hoşnut olmayan bazı kimseler büyük bir cesaretle abıhayat suyunu aramaya koyulmuşlar. Abıhayat sunan yeni bir kuyu bulmuşlar. Çok geçmeden bu kuyunun başına da aynı şeyler gelmiş. Su yine başka yere göç etmiş. Bu olay tarih tarih olalı böyle devam etmiş.
Bu hikayede abıhayat suyu huzur ve mutluğun simgesi olarak kullanılmıştır. Huzur ve mutluluğa erişim engellenince, bazıları bu engelleri aşmanın imkanı yok deyip pes ederken, bazıları ben bunu başka bir yerde bulurum der ve arayışa geçerler.
Bir kere insanın arayan olabilmesi için belli bir aşamaya ulaşması lazımdır. Bu aşamaları en iyi izah edenlerden biri; Maslow’dur. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi beş ana kategoriye ayrılır. Birincisi; fiziksel ihtiyaçlar (Nefes alma, su, yemek, boşaltım, seks, uyuma.) İkincisi; güvenlik (Beden, iş, kaynaklar, ahlak, aile, sağlık ve mülkiyet güvenliği.) Üçüncüsü; sevgi, ait olma (arkadaşlık, aile, mahremiyet.) Dördüncüsü; saygı (öz saygı, öz güven, başarı, başkalarına saygı, başkalarından saygı.) Beşincisi, kendini gerçekleştirme; (Ahlak, doğallık, yaratıcılık, ön yargılı olmama, problem çözme, hakikatin kabulü.) Arama beşinci kategoridekilerin işidir.
Arayanlar ilk önce mutluğu huzuru dışarıda aralar. Dışarıda arayanlar, keyif veren, haz veren etkinliklerden medet umarlar. Bu etkinlikler insana haz ve keyif verir ama etkinlik bitine kadar verir. Haz arayanlar mutluluktan uzaklaşırlar. Bunu fark edenler dışarıdan, içlerine dönerler. İçlerine döneneler, kendilerine dayatılan olması gereken kişi olamadıkları için kendilerini eksikli, kusurlu bulduklarını göreceklerdir. Eksikli kusurlu buldukları yanları ile yani kendi kendileri savaş halinde olduğu için huzur bulamadıklarını fark edeceklerdir. Bu savaşı bitirmenin tek yolunun; ‘Ben mükemmel biri değilim, sevaplarımla, günahlarımla ortalama bir insanım ve kendimi olduğum gibi kabul ediyorum’ demek olduğunu anlayacaklardır. ‘Kendini olduğu gibi kabul etmek,’ abıhayatın kendisi değil de nedir?