Bel ağrısı çeken bir adam, ameliyat korkusu nedeniyle uzunca süre doktora gitmemiş. Ağrı dayanılmaz hale gelince doktora gitmeye mecbur kalmış. Doktor hastayı muayene etmiş, tomografi çektirmiş. Sonra hastaya; “Ameliyattan başka çaresi yok. Üstelik çok geç kamışsın bu yüzden iki hafta hastanede yatacaksın, sonra da altı ay evde sert zeminde yatacaksın. Yoksa tam iyileşemezsin,” demiş.
Hasta, “Doktor Bey ben bunların masrafını karşılayamam. Ayrıca altı ay yatamam.”
Doktor; “İstersen tomografideki görüntüyü çok ucuza rötuşlayabilirim.”
Şifa arayanlar acıya, zorluğa katlanmak zorundadır. Katlanamayanlar, görüntüyü kurtarmaya çalışırlar. Hikayedeki doktor, şifadan kaçan hastaya çok güzel şaka yapmış.
Huzur arayanlar da şifa arayanlar gibi olmalıdır. Yani görünüşe değil esas merkeze müdahale edilmesine razı olmalıdır.
İnsanın esas merkezi, kendisidir!
Peki, insanların ne kadarı kendisini, ne kadarı görünüşünü merkez alır?
Toplumun belli bir insan kalıbı vardır. Bu kalıba uymayanlara, toplum tepki gösterir. Bu tepkiden çekinen büyük çoğunluk görünüşü merkeze alır.
Görünüşü merkeze alanlar; adeta ‘içi beni, dışı seni yakar,’ türünden bir elbise giymiş gibidirler. O elbisenin hakkını vermek demek, toplumun idealize ettiği gibi olmak demektir. Böyle birisinden neler beklenir neler. Mesela; hiçbir şart öne sürmeden büyüklere saygı, küçüklere sevgi göstermeli, akıllı uslu olmalı, ağzı var dili yok gibi olmalı, ensesine vurulup lokması elinden alınmalı, kısacası kendini başkalarına feda etmelidir.
Kendini feda eden, kendini mutlu etmekten, huzurlu kılmaktan vazgeçmiş demektir. Kendini feda etmek; eliyle başkasının karnını doyurup, kendinin aç kaldığına şaşmaktır. Böyle bir insanın sıkıntıları gün gün artacak, sonra da ‘İnsanı gam, duvarı nem yıkar,’ misali hasta olacaktır.
Toplumsal yaşam, toplum kurallarıyla korunur. Bu yüzden toplum kurallarını hiçe saymak mümkün değildir. Toplumun beklediği gibi olmanın; saygı görmek, şöhret olmak, iddialı olmak, lider olmak, ekili olmak, yetkili olmak gibi ödülleri vardır. Bu ödüllere tamah edenler toplumu, huzuru mutluluğu arayanlar, kendini memnun ederler.