Hızla ilerleyen teknoloji ve küresel ekonomi, kuruluşları ve bireyleri çeşitli risklerle karşı karşıya bırakıyor. Bunlarla ilgili değerlendirmeler yapılırken, küresel COVID-19 salgını birçok kuruluşu etkiledi. Böyle bir tehlike, hiç kimsenin aklına gelmemişti. Bazı sektörler olumlu etkilenirken, bazı sektörler can çekişiyor, bazıları da kapanıyor. Kuruluşlar farklı yoğunlukta etkilendiler ve etkileniyorlar. Net araştırma sonuçları olmasa da, risk yönetimini sağlam yapılandırmış kuruluşların daha başarılı oldukları gözleniyor.
COVID-19 öncesinde risk yönetimi ön plana çıkmıştı. Özellikle, kalite yönetiminin risk temelli yürütülmesi gerektiği konuşuluyordu. “ISO 9001:2015 Kalite Yönetim Sistemleri Şartları” Standardına kuruluşlarda, risk temelli düşüncenin odağa alınması gerektiği eklendi.
Bu gerçekler ışığında, kuruluşlar risk yönetimi konusuna eğildiler. Eğitimler alınmakta. Eğitimler yanında, kuruluşların kendi yapılarındaki mevcut risk kültürünü tanımalarında, yarar var. Çünkü sadece eğitimlerle işlerin yürümediği, artık bilinen bir gerçek. (Eğitimler olmazsa olmazlardandır, yanlış anlaşılmasın.)
Her kuruluşun temel bileşeni insanlardır. Zihin yapısı ve düşünce tarzı insanın tutumunu belirler. Tutumu insanın davranışlarına yön verir. Tavır ve davranışlar kültürü oluşturur. Bu bağlamda, kuruluştaki çeşitli alanlardaki kültür yapısı, kuruluşun iş yapışını etkiler. Bu yaklaşımlar; kalite, risk, yenilikçilik, dijitalleşme kültürü vb. her tür kültür için geçerlidir.
Her kuruluşta, “Zihin yapısı-Tutum-Davranışlar-Kültür” ilişkisi dikkate alınır. İngilizce’de “Attitude-Behaviour-Culture” terimleriyle A-B-C modeli olarak adlandırılan bu modele, Türkçe’de “Z-T-D-K” modeli diyebiliriz. Bu model döngü şeklindedir. Kültür de insanın zihin yapısını ve tutumunu etkiler. Kültürde değişim çalışmaları gerçekleştirilmezse toplum kısır döngüye girer. İlerleyemez.
Kuruluş, ilgilenilen alanla ilgili mevcut kültürünü belirler. Kültürü, yönetim biliminin gerektirdiği davranışları sergilemiyorsa, gerekli olanlar için çalışmalar başlatılır. Yönetim biliminin araştırmalarla sunduğu sistematik yaklaşım benimsenir.
Kuruluştaki mevcut risk kültüründe, risklere odaklılık yok ise ve üst yönetim bunun için değişim uygulamazsa, kuruluş kısır döngüye girecektir. Risk kültürü etkili ve verimli uygulamalar için uygun hale getirilmelidir. Aksi takdirde, kuruluş risklerin etkilerine katlanmak zorunda kalacaktır. Belirsizliklerin sürekli yaşanması anlamına gelir ki, kuruluş yaşamını etkili ve verimli sürdüremez.
Kuruluşun risk kültürünü tanıma modelleri geliştirilmektedir. Kuruluş kültürü dört boyutta değerlendirilebilir (Uluslararası Risk Yönetimi Kuruluşunun “IRM” Modeli). Bunlar; Üst yönetimin tutumu, yönetişim, yetkinlik ve karar alma boyutlarıdır. Şu sorularla mevcut durum belirlenebilir:
En üst yönetimin tutumu nasıl? Risk liderliği konusunda üst yönetim nasıl bir tutum sergiliyor? Üst yönetim kuruluşta belirgin bir risk yönetimi sistemi kurmuş mu? Risk toleranslarına nasıl yaklaşılıyor?
Yönetişim nasıl uygulanıyor? Risk yönetimiyle ilgili açık ve net hesap verebilirlik var mı? Görev tanımları ve hedefler risk sorumluluklarını içeriyor mu?
Yetkinlikler nasıl ele alınıyor? Risk sorumlusuna kaynak sağlanıyor ve yetkelendiriliyor mu? (Yetkelendirmek, yetkilendirmekten farklıdır.) Risk sorumlusunun görev tanımı var mı? Kuruluş genelinde risk becerileri yaygınlaştırılıyor mu?
Karar alma aşamasında risk kararları dikkate alınıyor mu?
Riskler sadece finansal açıdan değerlendirilmez. Finansal yapısı, kuruluşun tüm süreç bileşenlerini etkilerken, onlardan da etkilenir. Örn. Kilit operasyonlardaki 5 dakikalık gecikme finansal durumu yüksek derecede etkileyebilir.
En uç çalışanın dahi belirli düzeydeki risklerle ilgili bilgisi olmalıdır. İnsan ve kültür etkileşimi sistematik bir şekilde dikkate alınmalıdır.
Bilgi temelli ve sistematik olmanın kazançları yüksektir. Bu iki özelliğin toplumumuzda yayılması temennisiyle…
İyi bir hafta diliyorum.
Sağlıklı, Sevgi ve Saygıyla kalın.
Not: Son yazılarım bir miktar eğitici bilgiler içermekte. Gözlemlerim, halen bilgi temelli uygulamalar açısından iyileştirmeye açık alanlarımızın çok olduğunu gösteriyor. Eğitimlere katılmak güzel. Ancak eğitimler, kişilerin tutum ve davranışlarını olumlu değiştiriyor mu? Diye sorgulamak gerekiyor. Kurumsal değişimler için farkındalığın yükselmesi gerekiyor. Belirli güncel konulara dikkat çekmek istiyorum. Bilimsel araştırmalara göre açıklanan yönetim alanlarına sistematik yaklaşmak şart. Maalesef bu konunun da iyileştirilmesi gerekiyor