Şüphede; kuşkunun doğurduğu korku duygusu vardır. Korku, insanı huzursuz ettiğinden, insanlar güveni talep ederler. Dalgalı denize benzeyen şüpheden kurtulup, korunaklı bir limanda olmayı isteriz istemesine de, acaba bu limana nasıl varılacaktır?
Temelde iki yol vardır. Bilim ve din. Bilim şüpheyle hareket edip, olan biteni anlamaya çalışarak yol almayı tercih eder. Din, şüphe duymadan inanmayı önerir.
Dünyayı anlamak için bilimsel yolu tercih edenler, kafasındaki şüpheleri bir bir gidererek, tümüyle ikna olup, güvene ulaşabileceği kanısındadır. Şüphenin, araştırmaya ve yeni keşiflere yol açtığını düşündükleri için, ondan asla vazgeçilmemesi gerektiğini düşünürler. Aslında bu akılcı yol olsa da, şüpheler asla tam cevabını bulamadığından, hep bir yanı eksik kalır.
Din, ‘Asla şüphe etme,’ dediği için, akıl illaki şüphe üretir. Hatta şüpheden kaçmaya çalıştıkça, daha fazlasını üretir. Üstelik dinler hurafelerle yozlaştırılıp, adeta insan mantığı ile alay eder konuma geldiğinden, insanların kafaları çok karışıktır. Bu yüzden bu yolun yolcularının da, hep bir yan eksik kalır.
Acaba hangi yoldan gidilmelidir? İşte bu sorunun cevabı insanların bakış açısını, dahası ideolojisini oluşturmaktadır.
İnsanların birinci hedefi güvenli bir yaşam olduğundan, bu konuda ekonominin değişmez kuralı, arz-talep dengesi oluşur. ‘Sizi güven limanına en iyi biz götürürüz,’ diyen, yol göstericiler, daha doğrusu tacirler devreye girer. Her insanın talebine uygun bir yol sunulduğu için, dünyada milyon tane yol vardır. Milyon tane yol olunca, zaten ne yapacağını şaşırmış olan insanlar, büsbütün şaşırırlar. Bu karmaşada herkes bir yol tutturmuş, kendi güvenli limanını bulmuş öylece idare etmektedir.
Bilim; nesnelerle, dışarıyla ilgilenir. Bilimsel yolu seçenler, dünyayı kendileri keşfetmek isterler. Bunun için özgürce içinden geldiği gibi yaşamak isterler. Bu yol fırtınalı bir günde denize açılmak gibi risklidir ama tatmin edicidir. Din, içeriyle uğraşır, içerinin bilimidir. Şüpheye kapalı olduğundan insanların dünyayı keşfetmelerine izin vermez. Bu insanlar kafalarına üşüşen şüphelerin sorumlusu olarak şeytanı görürler ve ona lanet edip dururlar.
Bilim ve din tek başına eksik kaldığından insanlar genellikle ikisinden bir karma yaparlar. Sanırım en doğrusu da budur. Dıştaki şeyleri keşfetmek için şüphelenmeli ve araştırma yapılmalıdır. Meditasyon yaparken, dua ederken güvenmelidir. Hayatında hem şüpheye hem güvene yer vermelidir.